19 Aralık 2011 Pazartesi

Ben Geçen Hafta..

1. Ne Okudum?

Tess Gerritsen ismini ilk defa cuma günü kütüphanede gördüm. Doğan Kitap'tan çıkmış olmasına güvenerek de aldım kitabı. Yazarımız başarılı bir dahiliye doktoru imiş. Ancak yazmaya daha fazla zaman ayırabilmek adına mesleği bırakmış. İşte bu ürpertici. Çünkü her kim yazmak adına işini bıraktıysa onun kitapları felaket oluyor. Tess tahmin edeceğiniz üzere medikal korku/gerilim türünde yazıyor. İşin içinde hastalar, doktorlar, tıbbi terimler var. Benim en bayıldığım şey! Olay 1800'lerde Boston'da geçiyor. Bir taraftan da günümüzde, geçmişte olanları merak eden kişiler. Son derece akıcı (2 gün sürmedi okumam), heyecan hiç bitmeden okunan iyi bir polisiye ( çok da değil canım). Amaaa 2009 baskısı bu kitaptaki dizgi hataları o kadar göze batıyor ki Doğan Kitap adına ben utandım. 


Kemik Bahçesi, Tess Gerritsen, Doğan Kitap, 324 sfi 17 lira. (sanki piyasada yok gibi gibi:)


Veee Zar Adam. George Cockcroft'un Luke Rhinehart takma adıyla yazdığı ilginç kitap. Yayınlandığı 1971 senesinde haftalarca bestseller olmuş ya Amerika'da ben de okumalıydım. Hakkını vermek lazım etkileyici. Hatta bir ara ben de basit şeyler için zar atmayı düşündüm. Bu akşam kitap mı okusam, film mi izlesem. Film izleyeceksem hangisini izlesem. Ojeyi hangi renk sürsem. Sizin yerinize şans faktörünün kara veriyor olması biraz rahatlatıcı. Sonunda benim gibi hiç istemediğiniz renkte tırnaklarla dolaşabilirsiniz ortalıkta tabii ama denemeye değer:) Yok yok hiçbir şeyi abartmamalı dozunda bırakmalı:)


Zar Adam, Luke Rhinehart, Pegasus Yayıncılık, 464 sf, 15 tl.

2. Ne Izledim?

İzlediğim tek film Salgın oldu. Afişte de gördüğünüz üzere kadro sağlam. Film için yapılan yorumların bir kısmında gördüğüm kadarıyla film pek beğenilmemiş. Tabii benim için film süperdi. Bir kere ilgimi çeken her şey filmde var. Virüs, santrifüjler, yüksek güvenlik seviyelerine sahip laboratuvarlar. Hele en sonunda virüsün nasıl bulaşmaya başladığının açıklandığı kısım. Ben sevdim arkadaş:) (Bu arada Matt Damon amma tuhaflaşmış değil mi?)

IMDB: 7,0


İzlediğim tüm diziler tatile girince ben boş kaldım. Ben de Dexter'a başladım geçen hafta. Birinci sezondayım. Eh işin içinde cinayetler, çözülmesi gereken vakalr vs olunca ben o diziyi severim:)


IMDB: 9.2




Bir de Black Books var yeni diziler içinde. Toplam 3 sezon ve zaten her sezonda da 6 bölüm var. Hemen bitecek :( Black Books bir İngiliz komedisi. 2000-2004 yılları arasında yayınlanmış. Ama bana 80'lerde geçiyor gibi geldi. 2000'lerde hala ne kadar rükümüşüz öyle :) 







3 ana karakterimiz var. Bunların içinden Bernard "Black Books" kitabevinin sahibi. Mağaza aynı zamanda onun evi. Hemen yan dükkanın sahibi Fran, bir de Bernard'ın yanında çalışan Manny var. 





IMDB: 8.9

Biz çok gülüyoruz. Size de tavsiye ederim:)



3. Ne Dinledim?

Geçen hafta Rock n Coke anılarım depreşti. Burnumun direği sızladı. Aklım hep Skin denen o manyak yetenekli kadındaydı. Haftanın şarkısı için tık lütfen.



4. Nereye?

Geçen hafta içi (özellikle cuma günü) 5 dakika oturmadan çalıştık. Ben haftasonunun tamamını yatarak geçirdim:) Çok mutluyum. Pizza yiyip, bira içerek, film izleyeip kitap okuyarak geçen haftasonunda daha iyisi yok.

5. Favori Besin Maddesi?

Cafe Nero'nun Balkabaklı Cheesecake'i elbette. Allahım her gün yesem nolur? ne farkeder?



6. Favori Icecek?

Bibuçuk'ta rakı shot:) Deneyiiinnn:)

7. Alısveris?

Hiiiiçççbir şey almadım. EVET. Almadım. Şimdi yeniyıl alışverişlerine başlamayı planlıyorum çok mesudum:)

Böylece bol enerji depolamış halde yeni haftaya başladık:) Hepimiz için güzel bir hafta olsun. Bir de lütfeeen kar yağsın olmaz mı? Öyle Google'ın sahte karından değil gerçek kar. Hani şu bembeyaz, pırıltılı, lapa lapa olan. 



12 Aralık 2011 Pazartesi

Ben Geçen Hafta..

Bu artık pek geçen hafta postu değil. İtiraf ediyorum, çok ihmal ettim buraları. Öyleyse bu post bir geçen ay postu olsun. Böylece dönüş yapmış olalım.. 

1. Ne Izledim?

Hangover 2. Ve neredeyse hiç gülmedim. Ama filmi izlemek için deli gibi ısrar eden ben olduğum için sesimi çıkarmadan da izledim.


IMDB 6.7. O bile çok.


Bu One Day denen filmi izlemeyecektim ben aslında. Amacım kitabı okumak sonra izlemekti. Lakin dayanamadım. Ve büyük bir iç kararması yaşadım. Fikir güzel. Senede bir gün tadında bir film. Kahramanlarımız tanışıyorlar ve her yıl 15 temmuz günü hayatlarında ne oluyor bunu görüyoruz filmde. Her şey iyi güzel de bu film benim için fazla dram. Ya da belki ben öyle bir dönemimde izledim bilemiyorum. Kitabı hala okumak istiyorum tabii bu başka bir konu.


Bir 6.7 de bu filme.


Crazy, Stupid, Love. Bir kaç kez izlemeye kalkmış canım istememişti. Sonunda izledim. Evet son derece klişe, mutlu sonlarla dolu bir komedi filmi. Yine de ne olacak acaba diye meraklandırıyor açıkçası. Ve gülmekten kırılmanıza da neden oluyor. Kadrosu da müthiş. E daha ne olsun diyerek izlenebilir. 

IMDB puanı 7.5. 


Hollywood bir yana biz bu hafta Türk filmi haftası yaptık resmen. Arka arkaya izledik hepsini:)





Ben kesinlikle Gülşen Bubikoğlu hayranıyım. Türkan Şoray değil. Varsa yoksa Gülşen Bubikoğlu:) Saçları, giyimi, tarzı, oyunculuğu her şeyine hayranım:)


                                        2. Ne Okudum?

Yine bir Agatha Christie romanı. Yaşasın Kütüphane:)


Acı Kahve, Agatha Christie, Altın Kitaplar, 154 sf, 10 tl (internet üzerinde 8 tl'ye bulabilirsiniz. 


Chuck Palahniuk Kaçaklar ve Mülteciler. 



Kaçaklar ve Mülteciler, Chuck Palahniuk, Ayrıntı Yayınları, 160 sf, 13 tl.


Bu kitabı başka bir kütüphaneden aldım:) Chuck Palahniuk, Portland ve civarında gezebileceğiniz hayaletli mekanlar, en iyi restoranlar, gezilecek müzeler ve daha pek çok şey hakkında bilgilendiriyor bizi. Kitabı yerinde, gezerek okumak gerek. 


Ve bir de Evie hamilton'un gizli hayatı. Yazarı ise Catherine Alliott. 



Evie Hamilton'un Gizli Hayatı, Catherine Alliott, Epsilon, 470 sf, 23 tl.


Ah nasıl sıkıldım bu kitabı okurken anlatamam. Hatta itiraf ediyorum son 200 sayfasına sadece göz atım. Neler oluyormuş diye. Nasılsa uzun uzun gereksiz bir çok ayrıntıyla boğuyor olacaktı. Hızlıca kurtuldum..




Ye, Dua Et, Sev. Filmi izlemiş ve hiçç beğenmemiştim. Kitabı okuyunca film gözümde iyice değer kaybetti. Çünkü kitap müthiş. Önyargıları bir kenara bırakıp mutlaka okunmalı. Eğlenceli ve değiştirici. Öyle havadan sudan bir kitap değil. Kesinlikle tavsiye ederim.




Ye, Dua Et, Sev, Elizabeth Gilbert, Pegasus, 456 sf, 20 tl.

Emily Bronte Rüzgarlı Bayır. Bir ilk ve son kitap olarak harika. Okuması zevkli, karakter çözümlemeleri hayranlık verici. Geç kalmışım okumak için diye düşündüm. 


Rüzgarlı Bayır, Emily Bronte, Can Yayınları, 378 sf.

3. Takılan Şarkı?

Aslında Midnight in Paris'i izlediğim günden beri kafamda dönüp duruyor Billie Holiday versiyonu

4. Nereye?

Çırağan Palace Sanat Galerisi'nde sergi açılışına katıldık. Sergide, Ergin İnan desen ve yağlıboya resimleri, Emiel Hoorne dijital işleri ve fotoğrafları, Enk De Kramer ise gravürleriyle yer alıyor. İsterseniz sergiyi 13 Aralığa kadar ücretsiz olarak gezebilirsiniz. Üstelik haftanın 7 günü açık.


Bunun dışında Contemporary İstanbul 2011'e katıldı A. Ben sadece 1 gün gidebildim gezmeye. Ve tabii yetmedi. 



Burada A'nın işlerinden birini görüyorsunuz:)

Şerif Günyar'la tanışma fırsatım oldu bu yakınlarda. Atölyelerini gezdik ve bolca sohbet ettik. Daha doğrusu o konuştu biz genel olarak dinledik:) Bu başka bir postun konusu olsun:)




5. Yemek?


Kahvaltı:) Geçen pazar harika bir kahvaltı yaptık. Hem de çok çok uygun bir fiyata. Sanırım onun mutluluğunu hala atlatamıyorum:)


6. Mutluluk Verici?


Dinlenmek iyi geldi. Yoksa ülkemde mutlu olmak zor. Her an kötü bir haber alıyoruz.


7. Alışveriş?


Hahaa. Hiçbir şey almadım. Diyebilmeyi isterdim. Aldım ve hiçç pişman değilim. 




Deichmann'dan daha önce bir kere alışveriş yapmıştım. Bu da ikinci oldu. Farkettiniz mi bilmem ama çok güzel modelleri var. Kış bitmeden bir de uzun çizme almak istiyorum. Bakalım kısmet:)





Bu tarz bir ayakkabı almayı çok çok istediğim için görünce dayanamadım. Çok kaliteli olmasını beklemiyorum. Hevesim geçene kadar 1-2 kez giysem yeter. (30 liraydı da:)




Taaaa sezon başında görmüş, aşık olmuş, ben yazın bunu ne güzel kullanırım, hiç çıkarmam dediğim Zara çantayı da almış bulunuyorum. Beni özellikle içinde ki cüzdan kısmıyla vurdu <3. Onu hemen bazanın altına tıktım. Bahara kadar orada dinlensin:)


Ben bu adliye işleri ile uğraşırken F ile Collezione'a girdik. Gebze'de çok fazla mağaza seçeneği yok ve benim de moralim düzelmesi lazımdı. Öyle gezerken F bu gömleği buldu. Hem de 1 alana 1 bedava diye. 20 lira bile vermedik kişi başı. Tam benim rengim. Hemen her taytımla uyuyor, kazak/süveter içlerine süper gidiyor. Hırkalarımla güzel duruyor. Çok mutluyum kendisiyle. Tam aradığım gömlekmiş.


Benim Pendik'te çok sevdiğim bir butiğim var. İhraç fazlası ürünleri satıyor. Bir ara fotoğraflayabilirsem sizlere göstermeyi çok isterim. Terkos ya da Beyoğlu Pasajındaki dükkanlar gibi ama bence daha güzel şeyler oluyor. Bu elbise Stradivarius etiketli. Açılışa ne giysem derdindeyken 5 dakika da aldım. 20 liraya:) Üste tam oturuyor ve çok şık duruyor. İster elbise ister tunik niyetine.


Yine bir Pendik Butik ganimeti. River İsland marka elbise. Benim çektiğim fotoğraflarda çok iyi gözükmüyor. Sitesinden aldığım fotoğrafları da koydum. Ben 30 tl verdim. Sitesinde 35 GBP olarak gözüküyor fiyatı.










Stradivarius'tan daha önce grisini almıştım. Resimdeki gibi olmuyor bana. Daha uzun duruyor. Şimdi aklım siyahında.

Bu tarz bluzlar çok kullanışlı. Ne kadar belli olmasa da benim ki krem. 


Vee sonunda istediğim kaşe siyah paltoya kavuştum. En çok tam kapamadığımda bebe yaka olmsını seviyorum:)


Siz hiç T-Box'tan şemsiye aldınız mı? O küçük minicik şemsiyeleri çantaya atmak için nasıl ideal. Ama nasıl iki günde parçalanıyorlar. Benim 2 tane tecrübem oldu. Biri hala sağlam ama benim narin kullanımım sayesinde. Lakin renklerine karşı koymak zor. Bu defa baston model şemsiyesinden aldım. O kadar güzeldiki dayanamadım. Daha sağlam duruyor şimdilik. Bakalım nolacak.





Ufak tefek kozmetik alışverişlerini, ojeleri vs saymıyorum. Onlar zaruri ihtiyaçlar.

8. Aklım Takıldı?

Beğendiğim bir çanta modeli var. Pek çok marka da benzerini yapmış. Hangisini alacağımı bir türlü bilemedim, kararsız kaldım. 

Kahverengi uzun bir kaşe palto. Ama çok fazla para harcamak istemiyorum. Şöyle outletlerde vs bulursam almalı.

Bir de uzun deri çizme. Eveet çok bir şey kalmamış değil mi?

Ah bir de Aralık ortası oldu neredeyse. Hediyeleri alma zamanı geldi:) Çok heyecanlı çok mutlu bir dönem :) Mutlu Aralıklar:))



22 Kasım 2011 Salı

Geçen Hafta Noldu?

Beni twitter'dan takip edenleriniz varsa geçen hafta ne kadar sıkıntılı geçti biliyorsunuzdur. Daha önce şu postumda başıma gelen taciz olayından bahsetmiştim. Dava açıldı mı noldu bilmiyordum ve açılmadıysa da peşine düşmek istememiştim. Meğer bir dava açılmış. İlk duruşma üçüncü ayın ikisinde yapılmış. Ama bana tebligat gelmediği için haberim olmamış. İkinci duruşma geçen haftaydı ve benim bundan bir gün önce haberim oldu. O anda yaşadığım şoku anlatamam. Ben mahkemeye gidip o kişiyi görmek istemiyorum ama gitmek zorundasın diyorlar. Henüz avukatım bile yok ve saat 15:00. Koşa koşa dava dosyasını alıp bir avukata gösterdim. Gitme daha sonra gider ifade veririz dedi. Ama öyle kolay olmadı ve 2-3 günü son derece sıkıntılı geçirdim. Ayrıntıları artık önemli değil. 


Bu sırada yanımda olan kişilere ne kadar teşekkür etsem az. Yanımda olan, sıkıntımı dağıtan herkese, sadece ismini bildiğim, twitter üzerinden konuştuğum ama bana her gün gördüğüm pek çok kişiden daha yakın davranan herkese, ayrıca F'ye, G'ye ve S'ye :) çok çok teşekkür ederim. 

14 Kasım 2011 Pazartesi

Uykusuz Günler.


Uykusuz günlere hoşgeldim ben tırtılseverler. Her güzel şeyin bir kusuru vardır misali tatillerin bendeki yan etkisi tatil sonrasındaki çalışma günlerinde çektiğim uykusuzluk oluyor. Sabaha kadar oturup öğlene kadar uyumaya alışmış bünye (O nasıl bünyeyse bu duruma ilk tatil gününden itibaren alışıyor) tatil sonrasında geceleri uyuyamıyor. Ama gece uyuyamasa da sabah yine de kalkıp işe gelmek zorunda olduğundan en fazla 3-4 saat uyuyabiliyor. Hadii uykusuz kaldın eve gidince uyusana. Ama yok gece yine aynı sorun. Uyku bir türlü gelmiyor. 

Dişlerimi fırçalıyorum, pijamalarımı giyiyorum, kremleri sürüyorum, sıcak su torbamı hazırlıyorum, yanıma suyumu alıyorum. Her şey tamam ama bir uyku yok. Sonrası sinir stres. Ama bu defa böyle yapmamaya karar verdim. Uyuyamıyorsam uyumayacağım. Nasılsa yorgun düşünce sızarım. Onun yerine  kalkıp papatya ya da melisa çayı yapmalı (gerçekten sakinleştiriyorlar). O sandviçler çok önemli:) Ve güzel bir kitap (Dikkat gerilim ya da drama olmasın. Kapağını kapatınca üzerinde daha fazla düşünmeyeceğiniz mutluluk veren kitaplardan biri olmalı. Belki bir çiklit). Uyku yoksa da keyfini çıkaralım değil mi? Di:))

13 Kasım 2011 Pazar

Wendy's LookBook

İnternet gezintilerim sırasında harika bir bloga rastladım. WENDY's LOOKBOOK. Tabii postlarının tamamını bir çırpıda okudum. Tarzına bayıldım. Bir de Youtube Kanalı olduğunu görünce oraya da saldırdım. Videolarının büyük çoğunluğu gerçekten çok özenilerek hazırlanmış. İçlerinden en çok beğendiğim, defalarca izlediğim ise "25 Ways to Wear a Scarf in 4.5 Minutes olduHemen bu adrese gidip izleyin derim ben!!! 

8 Kasım 2011 Salı

Ben Geçen Hafta..

1. Ne İzledim?

HİÇBİR ŞEY!!! Geçen hafta hiçbir şey izlemedim, takip ettiğim dizilerin son bölümleri hariç.

2. Ne Okudum?

Şurdan hatırlıyorsunuz değil mi? Okumam gereken bir dolu kitap vardı. Geçen hafta üçünü bitirdim:)

İlki Marian Keyes Tarot ve Çikolata. Çik-Lit romanlarda yeniyim biliyorsunuz. Pasaklı Tanrıça'dan sonra bu okuduğum ikinci çiklit. Eğlenceliydi ama Pasaklı Tanrıça kadar değil. Şimdilik sadece bu kadarını söyleyebilirim.





Haftasonuna 2 kitap sığdırmayı başardım. İkisi de kısa kitaplardı tabii. Biri Chuck Palahniuk "Dövüş Kulübü". Elbet filmini izlemiş ama okumamıştım. Bu zamana kısmetmiş demek. Chuck Palahniuk kitaplarını zaten seviyorum. Hemen heme aynı gün içinde bitirdim. Bir solukta.

Chuck Palahniuk, Dövüş Kulübü, Ayrıntı Yayınları, 181 sf, 15 tl

Son kitap ise yine bir Agatha Christie kitabı. Ölüm Oyunu. Ben aslında bu kitabın filmini izlemiştim. Bunu kitabı okumaya başlar başlamaz hatırladım. Her ne kadar sonunu bilsem de okumayı bırakamadım. Hatta Hercule Poirot olayı çözerken sanki ben d eyeni öğreniyormuşum gibi heyacanlandım. Bu Agatha sevgisi olmalı değil mi?




Agatha Christie, Ölüm Oyunu, Altın Kitaplar, 175 sf, 11 tl

3. Ne Dinledim?

Bu şarkıyı haftanın şarkısı ilan ediyorum:)) 

4. Nerelerdeydim?

Cuma günü alışverişe çıktık. Cumartesi de annemle biraz dolaştık. Olan biten bu. Geçen hafta çok yoğun çalıştık. Aslında kolumu kaldırmaya halim yoktu. Ki kalan kısmı yatarak geçirdim.

5. Neler aldım?


Ne zamandır almak istediğim siyah kaşe bir palto.


Krem rengi bir bluz.


Mango outletden bir şortla, siyah skinny bir pantolon.


Görüldüğü üzere günler boş ve sıkıcı ve tembellikle dolu :)

1 Kasım 2011 Salı

Hoşgeldin Kasım!!


Muzicons.com


Çok çok kötü bir ekim aynını bitirdik. Şükürler olsun bitirdik. Sustuk, üzüldük, öfkelendik, ağladık. Hala canımızı yakıyor terör, deprem. Ve bu ülkede mutlu  bir sabaha uyanmak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bir bakıyorsunuz 13 yaşında bir kıza tecavüz edenler aklanıyor. Biliyorsunuz işte "rızası varmış!!!!"..


Sonra geceleri umutsuzluk dolu giriyoruz yatağa. En azından ben öyleyim. Ama olmuyor böyle de olmuyor. Bu sabah zorlukla uyandım. Hala uykum vardı. Annem bendeydi 1-2 gündür, ben salonda yatıyordum. Yataktan bir çıktım ki hava soğuk. Hazırlanıp evden çıktım. İşe (ya da okula) geldim herkes somurtuyor, söyleniyor. Ben böyle bir yerde çalışıyorum. Herkes sürekli bir şeylerden yakınır. Şikayet eder. Çözüm aramaz, sadece konuşurlar. Ve bu arada da hep somurturlar, hep mutsuzdurlar. Bilgisayarımı açtım, deney öncesi biraz oturayım müzik dinleyeyim diye. İnsan böyle bir yerde ufak çaplı meditasyonu öğreniyor. Onların söylenmelerine kapadım kendimi. Keyfim yerine gelmeye başladı. 


Sürekli şikayet edince hayatın bütün o zorlukları puff diye yokolmuyor değil mi? O zaman ne gerek var bu kadar mutsuzluğa. Bunları onlara söylemedim tabii. Size söylüyorum. Etrafınızda enerjnizi böylesine sömüren tipler varsa siz de benim yaptığımı yapın. Müzik açın, çayınızı alıp dışarı serin havaya çıkın ya da sadece gözlerinizi kapayarak o ortamdan uzaklaşın. Bırakın onlar söylensinler. Bırakın mutsuzluklarıyla boğulsunlar. Siz umut edin. :)


Bu sabah çocuk reyonundan aldığım bu çorabı giydim:) keyfimi yerine getiren biraz o biraz da postun başındaki şarkıdır:) 

23 Ekim 2011 Pazar

Bir Tırtıl Daima Fit Olmalıdır:)

Yaşadığım sitede spor salonu açılıyor söylentileri yazın başladı. Hatta F'in bir arkadaşı orada çalışacak diye ben biraz erken haberdar oldum. Bütün yaz sürekli bir şeyler yaptılar. Sonunda geçen hafta beni arayıp spor salonunu gezmem için davet ettiler. Ben severim spor yapmayı. Hemen koştum gittim. Ve doğrusu beklediğimin çok üstünde çıktı. Ben sıradan bir "SİTE İÇİ" spor salonu beklerken Buhar odası, saunası, kapalı yüzme havuzuyla ve hatta postür ve vücut analiz merkeziyle, donanımlı bir "GERÇEK" spor salonuyla karşılaştım. 


Üstelik en güzel tarafı pilates, cycling, aqua gym, sh'bam, gymstick gibi pek çok grup dersi de verilecek ve eğer istersem hepsine katılma imkanım olacak. 




Sanırım önümüzdeki haftadan itibaren bütün akşamı orada geçireceğim. En güzel tarafı ise evime 5 dk uzaklıkta olması. 


Siz bu satırları okurken ben vücut analizimi yaptırıyor olacağım:) Şans dileyin bana:)

22 Ekim 2011 Cumartesi

Uppss, did it again

Ben bir kaç kitabı bir arada okurum. Hep böyleydim. Benim de özendiğim zamanlar oldu, birini bitireyim  de diğerine başlayayım diye kararlar aldığım. Hiç uygulayamadım. % kitaba birden başlar, arada birini çok beğendiysem hemen bitirir sonra diğerlerine devam ederim. 






Ama bu defa abarttım. Şu yukarıdakilerin hepsini maksimum 2 hafta içinde bitirmeliyim. Hepsi farklı farklı kütüphanelerden. Kiminin sonundayım kimine yeni başladım. Ama hepsinin zamanı en fazla 2 hafta. Bana şans dileyin. Okuyorum da:)

Aksilik bu ya..

Bu sabah duşumu aldıktan hemen sonra sular kesildi. 1 küsur senedir hiç kesilmeyen sular son 1 haftada 2. kez kesilmiş oldu. Hayır iyi ki duşumu almışım. Ama bakın şu mutfağın haline.. 






Hele beni gibi takıntılı bir tipseniz bu görüntü aklınızı başınızdan almaya yeter. Ben mutfağa bakıyorum mutfak bana bakıyor. Yok ki bir kapısı kapatıp görmezden geleyim. Koltuğuma geçsem yayılsam bile gözümüm önünde. Stüdyo dairenin zorluğu da bu. Mutfağınız her daim toplu temiz olmalı. Yoksa tüm ev dağınık gözüküyor.


1-2 saate evden çıkmalıyım. F ile önce alışverişe oradan bir arkadaşın nikahına gidiyoruz. Ben de amaaan napiim dedim. Bıraktım dağınık kalsın (başka çarem varmış gibi). Daha eğlenceli bir şeye geçtim oje seçimi:)



Belki bir çoğunuza göre az sayıda ojem var. Bir kısım arkadaşıma göreyse hala oje aldığıma göre çıldırmış olmalıyım..







Neyse ojemi seçtim, kitabımı aldım, kahvemi yaptım. Terapi gibi bir şey yani şu an yaptığım. Yeterince umursamaz duruma geldiğimde kalkıp saçımı, makyajımı yapıp çıkacağım evden. Dua edin akşam geldiğimde sular gelmiş olsun da şu evi toplayayım:// 





Mutlu cumartesiler:)