30 Nisan 2012 Pazartesi

Nerelerdesin?

Bir perşembe akşamı. Son sürat eve gelmişim saat altıyı geçiyor. Hiç vakit kaybetmeden Tarçın'ı dışarı oyun oynamaya çıkar. Yarım saatten fazla dışarıda oyalandıktan sonra eve gelip hemen mantar yemeği hazırla. Yemeği pişirmeden buzdolabına kaldır ve hızla mutfağı temizle. Tarçın'ı besle. Çamaşır makinasını çalıştır. Spor için hazırlan, evden çık. Spor salonunda yaklaşık 2-2,5 saat kaldıktan sonra eve gel. Yemeği fırına at, çamaşırları as, tarçınla biraz oyna, salata hazırla, spor malzemelerini kaldır, dünden kalan yemeği ısıt, yemek ye, yeni pişen yemeği soğuması için dışarıda beklet ve bir saklama kabına aktarıp dolaba kaldır. Bu arada artık bir fincan çay yap kendine, yatağa uzan. Biraz kitap okumaya hazırsın ve hoooop sabah 5.45'te uyanmak üzere sızmışsın. 


Cuma akşamı bundan çok farklı değil. 9 farklı kitap okuyor, ev işleriyle uğraşıyor, her gün yaklaşık 2 saati spor salonunda geçiriyor, tarçınla oynuyor, yeni filmleri izlemeye çabalıyorum. Bu arada okulda salsa derslerine gidiyor, cuma günleri 3-7 arası dansediyorum. Her sabah 5.45'te kalkıyorum. Akşam kaçta yatacağım pek belli değil. Hiçbir şeyden vazgeçmek istemiyorum. Daha az okumayı da o filmi izlememeyi de evi pis bırakmayı da kabul edemiyorum. Bunun yanında sevgiliyle dışarılarda sürtmekten de kendimi alıkoyamıyorum. Çılgın bir tempo içinde sürekli koşturuyorum. Yarın tatil. Bugün de izinliydim ama kalktım dans etmeye gittim. Yarın bile günüm tıklım tıkış dolu. En kötüsü ise ne biliyor musunuz? Ben bu yoğun temponun delisiyim. Böyle olmasa mutsuz olurdum. Hayatımın hemen her dönemini böyle yaşadım. Hayat yavaşladığında elim ayağıma dolaşıyor, ne yapacağımı bilemiyorum. 








Neden buralar ihmal edildi derseniz onun nedeni bu yoğunluk değil. Yoksa bulduğum aralıklarda yazabilirdim diye düşünüyorum. Ama ben her bulduğum boşlukta kitap okumayı seçtim. Bu artık bir meydan okuma olmaktan çıktı. Zaten okumayı çok severdim şu ara tamamen kendimi kaybetmiş durumdayım.






Biraz toparlanmaya karar verdim ama. Buraları da ihmal etmemek gerek. Merak edip mail atan herkese teşekkürler. 



9 Nisan 2012 Pazartesi

Ben Geçen Ay (yüzsüzlüğün bu kadarı:)

Ben geçen hafta postları bir anda ben geçen ay postuna dönüşüverdi. Kalıcı olmasını düşündüğüm bir şey değil ama üzerimde mart soğukluğu varken ne yazayım ben, yazamam:))


Geçen ay ben

Ne Okudum?

7 kitap okumuşum. :)) Bir önceki posttan biliyorsunuz zaten:)


İnci Küpeli Kız. Filmini izlemediğim kitaplardan. Sırada filmi var yani. Ben kitabı sevdim. Bilge Kültür Sanat'tan çıkmış kitap. 


Harry Potter serisini okumaya ve ardından filmlerini izlemeye karar verdim. He gülün bana bu zamana kadar aklın neredeydi diye. Bilmiyorum açıkçası. Zamanı şimdi gelmiş. Ama ben kitaba bayıldım. Neden bu kadar hayranı var onu da anladım:)


Bu neyin nesi hiç anlamadım:))) Kütüphanede buldum. çik-lit konusunda yeni sayılırım biliyorsunuz. Hemen aldım. Eee bir Sophie Kinsella kadar eğlenceli değil evet. Olsun.


İşte yine izlenecek filmlerden birinin kitabı. Hannibal Doğuyor. O kadar güzel ki konusu. Ve o kadar canlıydı ki olaylar gözümün önünde okurken. Benim kitabı okuyunca sempatim arttı. Filmi hayal kırıklığına uğratabilir.



Bir kaç yerde görmüş, okumayı kafama koymuştum. Kütüphanede bulunca aldım hemen. 3 bambaşka hayat, 3 bambaşka acı, dünyanın 3 bambaşka şehrinde ortak bir rahatlama, kendini kurtarma, tedavi etme, huzura kavuşma yolu. Sufle yapmaya, daha önemlisi yemek yapmaya heveslendiren bir yandan da ah benim hayatım dedirten bir kitap olmuş. Tavsiye edebilirim.


Aziz Nesin için söyleneccek bir şey yok. Her zaman okuması zevkli. Hikayeleri güncelliğini asla kaybetmiyor. 


 Ben Genç Werther'in Acıları'nı Bordo-Sİyah yayınlarından okumak durumunda kaldım. Kütüphanede vardı. Ama kendime Can Yayınlarından çıkan baskısını almayı düşünüyorum. Hayır Bordo-Siyah kötü değil. Hatta açıkçası çok iyi bir çeviri olmuş diye düşünüyorum. Ama yayınevi takıntım var. Can, İletişim, Ayrıntı, YKY, İş Kültür ardından İthaki, Doğan en sevdiklerim. Son 2 senedir bunlara Turkuvaz Kitap eklendi. Bordo-Siyah hala giremedi listeme. :/





2. Ne İzledim?

Hatırlamıyorum neredeyse. 

Kitabı okumadan filmi izlemiş oldum. Ben filmi beğendim sayılır. Çok ağır aksak ilerledi. Bir sahnede kesiyorsan kes şu dalı be kızım diye söylendim bile. 10 dakika dal mı kesilir filmde? Zaten böyle ütopik konuları seven benim için oldukça tatmin ediciydi film. Kitabı okuyanlar arasından hayal kırıklığı yaşayanlar var mı acaba? Ben şimdi kitabı almayı düşünüyorum.


izlebizle.net diye bir site bulmuştuk ya. Orada Audrey Hepburn filmleri buldum. Patlamış mısırımı çayımı alıp izliyorum. Mutlu akşamlar için.


Hugo... 10 kere 20 kere 40 kere izleyebilirim:)))


Ben şimdi bu Marilyn filmini de beğenemedim. Nedenini yazmaya başlasam 2 tam sayfa anlatırım. En önemlisi çizdiği Marilyn portresi yüzünden sevmedim filmi. Bu kadar hastalıklı olmamalıydı vs vs.


The Help. Gayet klişe bir film. Her zaman tutar. Her zaman etkiler de. Mutlu son sayılabilecek bir sonunun olması güzel kısmı. Genelde bu tarz filmlerin sonunda salya sümük ağlarım çünkü. 


The Artist. Uzun bir film olsa usandırırdı. Ama gayet tadında, güzel, etkileyeci bir film olmuş. 

Bizim Demet Akalın beğenmeyip parasını geri istemişti değil mi? Sonrasında da bir dolu kişi Demet Akalın'a verdi veriştirdi. Evet Demet Akalın en güzide kıro kadın şarkıcılarımızdan biri. Ama herkesin güzel dediğine güzel demek, beğenmek zorunda değil. Belki tavrı daha sakin, daha terbiyeli olabilirdi. Ama "beğenmedi, zaten ne anlar salak" tarzı yaklaşımlarla ondan ne farkınız kalıyor acaba? Sosyal mesajımı da vereyim ben:))



3. Dilime Dolanan

Multitap'tan benim haberim yoktu. Yine çok gerilerde kalmışım:)) Bir sabah serviste dinledim. Allahım nasıl baharlık, nasıl eğlenceli:))


Haaa bir de bunu tabii.. Klibi, şarkının kendisi. Ooooo oooo

4. Nereye?

Evimden dışarı çıkmıyorum:) Yani arada çıkmaların dışında genelde evdeyim. Özel bir nedeni yok. İhtiyacım olan bu. Fırtına öncesi sessizlik..

5. Ne Yemeli?


Ahaha. Mercimek salatası. Şu ara yeşillikler çıkmaya başladı. Kuzu kulağı alın mutlaka mesela. Çıtır çıtırlar. 

Bunca yeşillik varken ortalıkta hem sağlıklı, hem protein değeri yüksek bir öğün için mercimek salatası harika bir seçim.

Yapması da çok kolay. mercimeği haşlıyor, suyunu süzüyorsunuz. Elinize geçen bütün yeşillikleri doğruyorsunuz. Karbonhidrat da olsun içinde derseniz kuskusu da haşlayıp koyabilirsiniz içine. Hepsini mercimekle karıştırıp üzerine zeytinyağı bol limon ve biraz nar ekşisi, tuz ve benim önerim kuru nane koyuyorsunuz. Tıka basa yiyorsunuz. 

6. Mutluluk Veren?

Güneş ve Tarçın. Yeni kesilmiş çimlerin kokusu. Taze kahve kokusu. Baharın kokusu. Sevgili. Güzel şarkılar. Algida Fruttare. Kitaplar. Uyku. Alışveriş fikirleri. Yapılacak yeniliklerin planlanması. Değişim. 




7. Sıkıntı Veren?

Şu ara canımı çok sıkan bir şey var. Uzun uzun anlatıp sıkmak istemem sizi. Ben farkına varmadım ama 2 haftadır çok melankolikmişim. Bu tamamen kariyerle ilgisi olan konu son dönemde beni çok sıktı. Sonunda ben de o nefret ettiğim şikayet etmekten başka bir şey yapmayan kişilere dönüştüm. Haftasonu silkelendim. Evet elimden gelecek fazla bir şey yok. Ama hiçbir şey yapamayacak durumda da değilim. Herkesin hayatının gidişatının kendi elinde olduğuna inanıyorum. Evet şartlar bazen sizi olmadık durumlara sürüklüyor ama o durumu kabullenmekte, değiştirmekte sizin elinizde. Öyleyse ben neden duruyorum? Bu tembellik, atıllık niye? Neden zaman harcıyorum? Bu hayatı revize etme zamanı gelmiş. Hemen çalışmalara başlamalı.

8. Alışveriş?

İçimde kanayan bir yaradır alışveriş. Daha önce bahsettim ya alışveriş yapmıyorum ben. Ben?! Aaahh. Bir çöp bile almadım kendime. Tarçına aldıklarım sayılmaz. Çocuğun ihtiyaçları var. Ama ya o mint yeşili puantiyeli kot, peki ya o çiçekli pantolon, asimetrik etek, sırtı açık elbise, hardal sarısı çanta, o bikiniler, takılar, tokalar, ayakkabılar.. Patlamaya hazır bomba gibiyim. Ve amacım haziran ortasına kadar alışveriş yapmamak. Sanırım mayıs ortasında dayanamayacak duruma gelir bir şeyler alırım. Her gün pinterest'de çantalar, elbiseler paylaşıyorum. Kendimi böyle oyalamaya çalışıyorum. Sabır dileyin bana:)

NOT: Beni Pinterest'ten takip etmek isterseniz tıklayınız:)))

7 Nisan 2012 Cumartesi

Bir Senede Kaç Kitap Okunur?

Bir kaç blogda gördüğüm bir meydan okuma vardı. 2012 bitene kadar 50 kitap okunsun diye. En son lisedeyken yaz tatiline kadar 52 kitap okumuştum. Hazırlıktaydım, yoğun değildim kolay olmuştu. Hatta Türkçe öğretmenimiz notumu yükseltmişti okuduğum kitaplar yüzünden.


O günden bu güne ne kadar çok okuyor olsam da saymadım hiç. Ama 50'yi de bulamamışımdır diye düşünüyorum. Bir heves ben de başladım. İlk 3 ayda toplam 16 kitap okudum. Ki bu da toplam 4786 sayfa ediyor.


İşte ay ay okuduğum kitaplar.


OCAK








ŞUBAT







MART












Hepsi ağır edebi kitaplar değil elbet. Öyle bir iddiam da yok. Dostoyevskilerler, Tolstoylarla 50 kitabı bulamam:))) Ama çok güzel kitaplar okudum şimdiye kadar. Arada çok kötü bulduklarım da oldu. Önemli değil. Önemli olan okumaya devam:)) 


Bu arada etrafımda arkadaşlarım da deniyorlar. 50'yi bulamasak da sorun değil. Dedim ya önemli olan okumak.