9 Eylül 2012 Pazar

Gıcırlar..



Bu yaz aldığım 1. el kitaplar da bunlar işte. 

Sol baştan 1,2 ve 3 Kristin Hannah. Kış Bahçesi kitabını kütüphaneden alıp okumuştum. Okuması kolay, zevkli. Konusu ilginçti. Amaaa bir kitap bu kadar mı iç karartır arkadaş. Kızarmış ve pörtlemiş gözlerle kitap okumak zor. Diğer kitapları da böyleymiş bu kadının. Neden aldın o zaman dediğinizi duyar gibi oluyorum. Almayacaktım ama kütüphanelerde bulamadım kitaplarını. Bir yazara başladım mı diğer kitaplarını da mutlaka okumalıyım hastalığına yakalandığımdan mecbur aldım:)

4. Araf.. Sofi Oksanen. Öyle methini çok duyup da bir anlık bir kararla aldım. Hakkında pek bir fikrim de yok. 

5. Otostopçu'nun Galaksi Rehberi doğumgünü hediyesi (bir doğumgünü postu yapmalı sanırım. Gerçi neredeyse yenisi geliyor ya olsun). Kitabı daha önce kütüphaneden alıp 1500 kere falan okumuştum. Sürekli açıp içinden bölümler okumak hoşuma gidiyor. Hababam Sınıfı gibi bir kitap benim için.

6 ve 7. Grimm Masalları 1. ve 2. ciltler. Bunlar orijinal Grimm Masalları. Yani öyle lay lay lom sonları yok. Çok da korkunç değil ama rahatsız ediciler. Öyle çocuklara anlatılacak masallar değil kısacası. 

8. 1Q84 tabii ki. Henüz okumaya başlayamadım elimde 1283465 tane okunması gereken kitap olduğundan. Hakkında çok bir şey söylemeye gerek yok. Bu arada belki duymayanlar vardır. Haruki Murakami bu sene Edebiyat Nobeli'nin en güçlü adayı. Gerçi ben bundaaan çok çok uzun zaman önce var olan ne kadar nobel varsa hepsini kendisine vermiştim ama olsun. Pamuğumdan sonra Harukim canımın içi de nobel alırsa kendim almış kadar mutlu olacağım..


Bu arada bu kitaplar aman kitap almamalıyım elimde çok okunacak kitap var derken alındı. Kimbilir kaç kez çeşitli kitap siteleri açılıp sepetler doldurulup boşaltıldı. Bu kadar tutabilmişim kendimi napalım..

3 Eylül 2012 Pazartesi

Tarçınlı Hayat..

7,5 aydır beraberiz.. Böyle sayınca inanamadım. Zaman çabuk geçiyor gerçekten de. Bizim beraber çok zor günlerimiz oldu. Bana geldiğinde hastaydı. Stres yüzünden. Terkedilmiş olmaya dayanamadığından, boynunda, kulaklarının ucunda, kafasında yaralar vardı. Kanıyorlardı. Anestezi altında o yaralar temizlendi, uzunca bir süre boyunlukla dolaşmak zorunda kaldı, her gün ilaçlar sürüldü, hap içti. 





Sonra biz birbirimize alışmaya çalıştık. Şimdi sanki hep varmış gibi geliyor. Evde biraz sesi çıkmasa arıyorum.. Etrafın tüy olması umurumda değil.. Bazen kendini oyuna kaptırıp evi dağıttığında ancak gülüyorum. 


Kendini oraya buraya sıkıştırmayı çok sever benim kızım..

Otur, pati ver, gel, bekle, yat öğrendiği komutlar. Bir de sabah benden önce uyanıp beni uyandırmaya çalıştığında "yatak!" diyorum hemen yatağına koşup yatıyor. 







Olmasa olmazmış.. Almak isteyip de tereddüt yaşayanlar, bilin ki çok zor, çok büyük sorumluluk.. Ama gerçekten seviyorsanız her şeye, her saçmalığına değer:))

2 Eylül 2012 Pazar

Özürlü Post!!


İzmit Kitap fuarına gitmiştim ya ben hani.. Tam şurada anlatmıştım.. (yıllar önceymiş gibi geldi:).. İşte benim mail kutuma bir mail düşmüş meğer aylar önce.. Bu kitaplar neler neler diye.. Ve ben o maili görmemişim. Mail kutumu temizlerken gördüm. Çok mahcup oldum.. Özür dileyerek hemen kitapları yazıyorum. 


Sol baştan gidelim..

1. Marian Keyes / Yorgan Altında
2. Jane Green / Kitapkurdu Sevgilim
3. Agatha Christie / Bilinmeyen Hedef
4. Helen Fielding / Bridget Jones'un Günlüğü 2
5. Melissa Nathan / Aşık ve Gururlu
6. Zadie Smith / İnci Gibi Dişler
7. Michael Crischton / Uçuş 545

Evet görüldüğü üzere genelde chick-lit kitaplar almışım. Sadece Zaie Smith'in kitabı yeni. Kalanı hep 2. el. Neden bu chick-lit düşkünlüğü? Çünkü ben hiç okumazdım ve hiç bu tarz kitabım yoktu. Bu eksiğimi kapatıyorum diyebiliriz. İyi olan her şeyi okuduğum için bence sorun yok. Önyargılı olmamak lazım değil mi?


Pazar Sendromu


Pazartesi sendromu nedir bilmem.. Herhangibir günden farkı yok gözümde.. Ama şu pazar günleri yok mu? Oldum olası sevmem pazarları. Ertesi gün işe gitmek olmasa bile sevmem. Pazar sendromu yaşayanlardanım yani. Hele ki akşam altıdan sonra iyice basar bana sıkıntı. Kışsa daha da ağır bir kasvet.. 

Bu pazar dergi, kitap, kahve, browni keyfi yaparak unutmaya çalışıyorum acımı :) Bir de başımın ağrısı dinse ahh..

Acaba bir ben miyim pazarları somurtan, huysuzlaşan, sendromdan sendroma sürüklenen?!! 

Not: İnanın yazasım yoktu hiç aylardır. Ondan böyle uzuuun bir sessizlik.. Demek bugünmüş yeniden yazma isteğimin geleceği gün..