22 Temmuz 2014 Salı

Taşındım

Bazı kendimce önemli nedenlerle taşındım arkadaşlar. Bir devir bitti hayatımda. Yenisine burada devam edemezdim. İnsan değişiyor, yenileniyor. Bunlar olurken zor zamanlar geçiriyor belki. Ben de geçirdim. Eminim yine de olacak benzer günler. Ama ne olursa olsun daha umutlu olabilmeyi diliyorum kendime. Yeni yerime gelsenize, kaldığımız yerden devam edelim.

http://puhujournals.blogspot.com.tr/

4 Şubat 2014 Salı

Ocak

Ocak ayına okuma açısından fena bir giriş yapmadım sanıyorum.. Toplamda 14 kitap okumuşum...


1. Leigh Bardugo - Gölge ve Kemik

Yazarın ve serinin ilk kitabı. Bazı yerlerind sıkıldım kimi yeri fazla klişe geldi belki "aman çok canım sıkılıyor, içimden de bir iş gelmiyor" dedirten akşamlara ilaç.. Otur, bir kaç saatte bitir. Kafan yorulmasın, keyifli vakit geçirmiş ol.


2. Tess Gerritsen -Hasat

Bu senenin ilk Tess kitabı. Tess Gerritsen benim geçen sene müptelası olduğum bir yazar. Tam olarak tıbbi gerilim yazıyor. Ben ise kesmeli, kovalamacalı, gizemli olaylara bayıldığımdan olsa gerek kendimi kaybedene kadar okuyorum. Sonra gelsin kafa kesmeli, mezarlıklı, adam gömmeli rüyalar!!!! Rüyalar bir yana bu tarzı sevenlere, polisiyenin yanı sıra tıbba/otopsiye vs ilgi duyanlara hararetle tavsiye ediyorum. Ek olarak da Rizzoli & Isles izleyin diyorum. Rizzoli & Isles serisinin okumadığım (Türkçe'ye çevrilenler arasında) son bir kitabı kaldı. Kötü günlere saklıyorum:) Diziyi izlemeye ise yeni başladım. Beklentimi karşılayacak mı bilemiyorum ama Rizzoli ve Isles'ın aşkına değer diyorum.


3. Hüsnü Arkan- Mino'nun Siyah Gülü

Kütüphaneye vermem gereken günden bir gün önce okumaya başladım ve aynı akşam bitti. Kabul çok uzun bir kitap değil ama bir başlayınca öyle kaptırıyor ki insan kendini bitene kadar başka bir şeyle ilgilenemedim.
Aslında bir dönem kitabı ama çok da bilgi veren bir kitap değil. Daha çok olayların insanların hayatlarını nasıl etkilediği ile ilgili bir kitap diyelim. Ama benim için en en en vurucu olan Münevver karakteri oldu. Hayatımda tanıdığım en güçlü, en bağımsız, en hayatını seven kadın Münevver. Gerçek bir kişi olmasa da bir yerlerde bu kadınların var olduğuna ve bir gün elbet onlardan biri olacağıma inanıyorum. İnanmak istiyorum.


4. Zadie Smith- Güzelliğe Dair.

Okuduğum ilk Zadie Smith kitabı. Neymiş kolay okunuyormuş. Daha dha neymiş gündelik olayları, kişileri güzel betimliyormuş. Akıcı bir dili var gibi gibiymiş. Konu kimi gereksiz uzamış. Tuhaf bir biçimde tatmin edici bir sona sahip. Peki güzelliğe dair mi? o kısım maalesef arada kaynamış. Bazı bazı karşımıza çıkıyor ve bu da yetmiyor.


5. Ahmet Ümit- Şeytan Ayrıntıda Gizlidir 

Kısa polisiye öyküler. İçlerinden en fazla 2 tanesi ilgimi çekti. Diğerleri son derece sıradan. Sıkıla sıkıla bitirdim. Bir Ahmet Ümit kitabı daha bitsin diye okumuş oldum.


6. Theseus - Andre Gide

Yunan mitolojisi esinlenmeleri. Okuması eğlenceli. Yer yer güldürmeli. Ve şu adreste çok güzel bir incelemesi de var. 


7. Markus Zusak - Hiç 

İlk Markus Zusak kitabım. Kimdir, nasıl yazar hiç bilmeden kütüphaneden aldığım bir kitaptı. 2 günde bitti. Amaaaaa o kadar sıradan ki. Zaten önümüze milyonlarca kez konulmuş "hepimiz özeliz ve dünyayı değiştirme yetisine sahibiz" mesajını temcit pilavı misali tekrar dayıyor. En azından sonu bu denli klişe olmasaydı dedirtti. Ama yok o da yok. Sadece kolay okunuyor o kadar. Bu kitaplardan bolca okuduk ve doyduk sanıyorum. Ama bu diğer kitabını okumama engel olmayacaktır.


8. AHAHAHAHAHAHAH

Kitabın ismi "ahahahahahaha" da olabilirmiş. Kitaptan saymayalım. İllüstrasyonlarla bezeli kısacık öyküler. O bile değil belki. Okuma süresi 15 dakika. Her bir illüstrasyonu derin derin inceleme bütün gün:))


9. Nicholas Seare- Kaba Saba Masallar

Masal iyidir dedirten Trevanian kitabı. Bol gülmeli, çok tavsiye edilen..


10. Nicholas Seare 1339 ya da öyle bir yıl.

Evet evet okuyun okuyun..


11. Richard Bach_ Hipnozcu. 

Okurken neredeyse fenalık geçiriyordum. Başta çok heyecanlı acayip gizemli dediğim kitap sayfalar sonra sıradan bir kişisel gelişim kitabına dönüşüverdi. Gerek var mı? Bence yok.

12. Ekin Atalar Selindrella

Uzun zamandır bir kitabı okurken böyle gülmemiştim. Biz de bu tarz yazan başka kimse var mı bilmiyorum ama Ekin Atalar 10 numara. Türk Chic-lit i okumak, kafayı dağıtmak, toplu taşıma araçlarında okurken kıkırdayarak ele güne rezil olmak isteyenlerin başucu kitabı olabilir. Hatta olsun. Okuyalım okutalım diyorum ben.

13. Lauren Weisberger- Şaytan Marka Giyer

Filmini izlemiştim. Kitabı da okudum tam oldu? Olmadı. Filmle pek alakası yok. Üstelik çok çok sürükleyici değil. Kafayı dağıtmak hızlıca okuyup eğlenmek için okumuyorsam ne için okuyorum ben bu chic-lit leri pardon. Yine de filmden daha tatmin edici bir son. En azından benim için. 

14. Rita Falk- Kış Patatesi Köftesi

Alman polisiyesi ama gülmeli eğlenmeli. Sıkılmadan eğlenerek okunacak kolay bir kitap. 

İşte ocak ayı böyle geçti.. Bu arada kimi fotoğraflarda gördüğünüz üzere Sek'in  çikolata aromalı sütlerine sardım. Üçünü de denedim. Portakallı çok çok kötü bana kalırsa. Ama kahve aromalı olan fena değil. Vanilya desek yine eh işte. Sonuç olarak bir nesquik değiller canım.. 

15. Mary Shelley- Frankenstein

Şimdi ne desem. Konu harika, sonu müthiş, okuması kendi tarzında tatmin edici. Ama o bizim bildiğimiz frankenstein değil. Keşke frankie kendine bir köpek alıp insanlardan uzak bir yerlere yerleşseymiş son derece mutlu bir hayatı olurmuş. Hiç gerek yokmuş o kadar cinayete, üzülmelere, dertlenmelere. 

Hepinizi Öpüyorum.. Sevgiler..

16 Eylül 2013 Pazartesi

Hülooooğ!!!


Nasıl başlıyorduk? 9 aydır hiç yazmamışım. Bu sürede dönüp bakmadım bile buralara. Bir nedeni var elbet. Aslında tek bir büyük nedeni var. o da "Hayatımla ne yapıyorum ben?" sorusuna cevap veremeyişim. Cevap buldum mu bu arada? Yooo.. Ama yazma ihtiyacı duyuyorum şimdilerde nedensiz. Her şeyin de bir nedeni olmamalı zaten. 

Tabii hayatımın bu döneminde her gün somurtup derin düşüncelere dalmış değilim:) Eee naptın derseniz..


Saçımı boyattım.. (Çok önemli ya hafife almayın)


Dostlar edindim:)




Çoooook okudum..


Direndim..


Bir yaşıma daha girdim.. (gerçekten yahu)



Her gördüğüm minnoku mıncıkladım..




Ve gördüğüm her köpeği..





Stajyerlerim oldu.. (sizi şimdiden çok özledim kızlar..)


Akşamları tarçınımla geçti..


Misafirlerim oldu..


Hayatımı Magnum Pink'e adadım..





Çalıştım..



Ve dinlendim..



Aslında daha başka pek çok şey oldu hayatımda.. Ama öyle bir anda olmuyor.. Daha yeni ısınıyorum biraz izin verin..

9 ay sonunda tek bir çıkarımım oldu köpekler, çocuklar, iyi arkadaşlar, güzel müzik, kitaplar, güneş, kar, gökyüzü, kahvaltı, aile kısaca hayat çok güzel be!!..

24 Aralık 2012 Pazartesi

İstanbul Kitap Fuarı 2012

Bu sene kitap fuarına hafta içi bir günde giderek, haftasonu'nun korkunç kalabalığından kendimi kurtarmış olsam da hafta içi gelen ilkokul bebelerinden dehşete düştüm. Her yerden çıkıyorlar, yerlerde oturuyorlar (her an birinin üstüne basabilirsiniz), sürekli ve çığlık çığlığa konuşuyorlar ve en kötüsü birbirlerine son derece yüksek sesle çemkiriyorlar (PARDON DEDİK YA!!!, İNSAN GİBİ SÖYLESEN ÇEKİLİRİM HERHALDE KİBAR OLMAYI ÖĞRENSENEEEE!! gibi..). Ödüm koptu. Yollarına çıkmamak için elimizden geleni yaptık. İnsanlar ne yetiştiriyorlar pek farkında değiller sanki. Kimseyi böylesine cahil olduğum bir konuda eleştirmek istemiyorum ama bilemiyorum da, sanki bir yerlerde bir hata var.

Fuar alanına girer girmez dehşete düştüğümüzden önce hızlıca bir kaç büyük yayınevinden katalog alıp bir şeyler atıştırabileceğimiz bir yer arayışına başladık. Ama her yer çocuklar ve tahammülünü yitirmiş öğretmenlerce işgal edilmişti. Hepsini geçip sanat fuarının olduğu alana geldik veee ohhh!! işte huzur. Tamamen çocuklardan ve hatta neredeyse insandan arındırılmış bir ortm. Gerçekten içimizdeki sanat aşkı beni çok mutlu ediyor. Kafa dinlemek mi istiyorsunuz hemen bir sergi alanına koşun, sessizlik ıssızlık orada!!

Neyse efendim  bir şeyler atıştırdıktan sonra kataloglarımızı ve listelerimizi önümüze çekiğ neler alacağımızın kararını verdik ve hızlıca fuar alanına döndük. Yaklaşık 1saat 40 dakika gibi bir sürede alışverişimizi tamamlamıştık..

İşte benim aldıklarım:







İndirimler yetersiz. Herhangi bir online satış sitesinden de aynı indirimlerle kitaplarınızı alabilirsiniz. Üstelik evinize kadar gelir. Hem taksit imkanı vs de var daha ne olsun. Amaaaa bunca kitabı bir arada görmek, hepsine dokunmak, içlerinden bir iki cümle okumak, bir kitaba aniden vurulup almak bunları internet sağlayamıyor maalesef. Ve ben hala kitap alışverişini dokunarak görerek okuyarak yapmayı seven biriyim. Bu nedenle benim için  kitap fuarları, sahaf festivalleri hep kaçırılmayacak fırsatlar olacak sanıyorum..

19 Kasım 2012 Pazartesi

Dönüş..

Merhaba ben Irmak, 6 haziran doğumlu bir ikizler burcuyum, yükselenim de ikizler hatta..

Kitap okumaya bayılırım, Kitap okurken örgü örerim, film izlerken örgü örerim, dizi izlerken örgü örerim.. 

Günde en az 2 kere duş almam gerekir. En az 2.. Almazsam kendimi hasta oldum zannederim.. 

Ne kadar duş alıyorsam o kadar da kreme bulanırım, öyle ki evde yürüyemez duruma gelirim.. 

Bu nedenle şu aşağıdaki fotoğrafı (nereden bulduğumu hatırlamıyorum) kendime çok benzetirim..



Sakarımdır.. Kendime zarar veririm sürekli.. Yakarım, keserim vs..

Kokulara takıntılıyımdır.. 

Maymun iştahlıyımdır. Aynı anda bir kaç kitabı birarada okumayı severim.. Her şeyi öğrenmek isterim.. Tüm dilleri, tarihi, sanatı, coğrafyayı, psikolojiyi, felsefeyi.. Hepsini bilmek isterim.. Ve sık sık endişelenirim "hayatım bunların hepsini öğrenmeye yetmeyecek" diye.. 

Vee uzun süredir yazmıyorum.. Pek bir nedeni yok aslında.. Tuhaf bir kafa karışıklığı beni bezginleştiren hayata karşı. Geldiği gibi hızla giden. 

Merhaba ben Irmak, bugün biraz geç kalktım yataktan.. Dünden beri başım ağrıyor.. Dışarıda çok güzel bir hava vardı.. Bütün sabah bunu dinledim.. Bu sabah minibüslerden nefret ettim, havasız kalmaktan, çok konuşan ama bir o kadar somurtan, sürekli şikayet eden insanlardan.. Onlardan biri olmaktan korktum.. Kendimi, kim olduğumu unuttuğumu farkettim.. Sıradanlaştığımı gördüm.. Kendime üzülmekten başka bir şey yapmadığımı.. Ama ne kadar klişe olsa da hayatın sadece bir kere yaşandığı gerçeğini..

Uzun lafın kısası bu defa kesin dönüş yaptım ben.. Hoşbuldum:))

9 Eylül 2012 Pazar

Gıcırlar..



Bu yaz aldığım 1. el kitaplar da bunlar işte. 

Sol baştan 1,2 ve 3 Kristin Hannah. Kış Bahçesi kitabını kütüphaneden alıp okumuştum. Okuması kolay, zevkli. Konusu ilginçti. Amaaa bir kitap bu kadar mı iç karartır arkadaş. Kızarmış ve pörtlemiş gözlerle kitap okumak zor. Diğer kitapları da böyleymiş bu kadının. Neden aldın o zaman dediğinizi duyar gibi oluyorum. Almayacaktım ama kütüphanelerde bulamadım kitaplarını. Bir yazara başladım mı diğer kitaplarını da mutlaka okumalıyım hastalığına yakalandığımdan mecbur aldım:)

4. Araf.. Sofi Oksanen. Öyle methini çok duyup da bir anlık bir kararla aldım. Hakkında pek bir fikrim de yok. 

5. Otostopçu'nun Galaksi Rehberi doğumgünü hediyesi (bir doğumgünü postu yapmalı sanırım. Gerçi neredeyse yenisi geliyor ya olsun). Kitabı daha önce kütüphaneden alıp 1500 kere falan okumuştum. Sürekli açıp içinden bölümler okumak hoşuma gidiyor. Hababam Sınıfı gibi bir kitap benim için.

6 ve 7. Grimm Masalları 1. ve 2. ciltler. Bunlar orijinal Grimm Masalları. Yani öyle lay lay lom sonları yok. Çok da korkunç değil ama rahatsız ediciler. Öyle çocuklara anlatılacak masallar değil kısacası. 

8. 1Q84 tabii ki. Henüz okumaya başlayamadım elimde 1283465 tane okunması gereken kitap olduğundan. Hakkında çok bir şey söylemeye gerek yok. Bu arada belki duymayanlar vardır. Haruki Murakami bu sene Edebiyat Nobeli'nin en güçlü adayı. Gerçi ben bundaaan çok çok uzun zaman önce var olan ne kadar nobel varsa hepsini kendisine vermiştim ama olsun. Pamuğumdan sonra Harukim canımın içi de nobel alırsa kendim almış kadar mutlu olacağım..


Bu arada bu kitaplar aman kitap almamalıyım elimde çok okunacak kitap var derken alındı. Kimbilir kaç kez çeşitli kitap siteleri açılıp sepetler doldurulup boşaltıldı. Bu kadar tutabilmişim kendimi napalım..

3 Eylül 2012 Pazartesi

Tarçınlı Hayat..

7,5 aydır beraberiz.. Böyle sayınca inanamadım. Zaman çabuk geçiyor gerçekten de. Bizim beraber çok zor günlerimiz oldu. Bana geldiğinde hastaydı. Stres yüzünden. Terkedilmiş olmaya dayanamadığından, boynunda, kulaklarının ucunda, kafasında yaralar vardı. Kanıyorlardı. Anestezi altında o yaralar temizlendi, uzunca bir süre boyunlukla dolaşmak zorunda kaldı, her gün ilaçlar sürüldü, hap içti. 





Sonra biz birbirimize alışmaya çalıştık. Şimdi sanki hep varmış gibi geliyor. Evde biraz sesi çıkmasa arıyorum.. Etrafın tüy olması umurumda değil.. Bazen kendini oyuna kaptırıp evi dağıttığında ancak gülüyorum. 


Kendini oraya buraya sıkıştırmayı çok sever benim kızım..

Otur, pati ver, gel, bekle, yat öğrendiği komutlar. Bir de sabah benden önce uyanıp beni uyandırmaya çalıştığında "yatak!" diyorum hemen yatağına koşup yatıyor. 







Olmasa olmazmış.. Almak isteyip de tereddüt yaşayanlar, bilin ki çok zor, çok büyük sorumluluk.. Ama gerçekten seviyorsanız her şeye, her saçmalığına değer:))