30 Nisan 2011 Cumartesi

Felekten Bir Gün ve Başağrıları..

Henüz hiçbir yer açılmamışken, bizimse afyonumuz patlamamışken F ve ben kendimizi Taksim'de bulduk.. Sabahın köründe Taksim'de ne işimiz vardı?.. Kafayı mı yedik, aklımızı mı oynattık?? Hayır canım her dişinin yaşamını devam ettirebilmesi için yapması gereken bir şeyi yaptık: ALIŞVERİŞ..


Saat 9.30'da Kadıköy'de buluştuk ve 10.10'da Taksim'deydik.. "Bir şeyi ucuza alabileceksem pahalısına dönüp bakmam" inadım nedeniyle 1 hafta önce Beyoğlu İş Merkezi'nden kendime ayırttığım pantolonu almaya koştuk önce.. Benim aklım kırmızıdaydı ama yoktu.. İyi de oldu bu rengi daha çok sevdim..




Sonra dolaşmaya başladık. .Öyle güzel şeyler var ki.. Her beğendiğimizi almaya kalksaydık benim Antep gezi planım suya düşerdi (Önümüzdeki haftasonu Antep'ten bildireceğim dostlar:) Affet beni A:() F, benim pantolonu aldığım yerden çok güzel bir etek aldı.. Ama fotoğrafı yok tabii.. Sonra bir yerde elbise beğendik.. Daha dükkan açılmamıştı.. Biraz dolaştıktan sonra oraya döndük.. Ve elbiseyi aldık:)) Üstelik sabah siftahı diye indirim bile yapıldı bize.. 






Burada size gösteremeyeceğim çok cici bir şey ve birer küpe aldıktan sonra aklımızda bir dolu elbise, etek, t-shirt kalsa da orayı terketmeyi başardık.. 




Atlas pasajına daldık sonra.. Girişte sağ tarafta bir mağaza var.. O kadar renkli ki farketmemek olanaksız zaten.. Ordan toka almaya bayılıyorum ben:)) Her seferinde hem de.. Bu defa da çok beğendiğim bir tokayı kaptım.. Bir de yüzüklük aldım.. Hiç haberim yoktu benim bunlardan, ne kadar kullanışlı bir şeymiş..





Benim bundan belki iki ay önce görüp beğendiğim ayakkabının Metrocity'de olduğunu öğrenmemizle soluğu orda almamız bir oldu.. 




Bu arada alışveriş yapan kadın acıkmaz, susamaz, yorulmaz mottosuyla yola çıkmış olsak bile acıktık elbet.. Ama bir yerde oturup zaman kaybetmek istemediğimizden migros'tan sandviçleri alıp ayaküstü lüplettik.. Benim başağrım bu ara başladı..


Oradan da İstinye Park'a geçtik.. H&M'de görüp beğendiğimiz o çok ucuz ayakkabılara bir bakalım dedik.. O ne??? Yağmalanmış resmen ayakkabılar.. Olsun bikiniler çok uygun fiyatlıydı dedik.. Onlar da bitmiş.. Her şey resmen yağmalanmış.. Uğradığımız şok ve moral bozukluğu :p ile bir kaç takı aldık.. F bir de çanta almayı başardı:) 





Ordan çıkıp bir iki yeri daha gezdikten sonra ben başağrıma çare olur umuduyla kahveye saldırdım ama ne mümkün.. Geçmediği gibi daha beter oldu.. Eve zor geldim.. O kadar başım ağrıdı ki midem bulanmaya başladı.. Eve gelir gelmez ağrı kesici alıp yattım.. Öyle 5 saat uyumuşum.. Uyanınca  meraktan çatlayanlara durum bildirip yine yattım.. Gece yarısı uyanıp bir şeyler yedim ve uyumaya devam ettim.. Hala başım hafif hafif ağrıyor.. Neyse ki daha iyiyim.. 


Bu arada unuttum Calzedonia'dan iki tane çocuk çorabı aldım :))) Hayır canım kendime:))


26 Nisan 2011 Salı

Ben geçen hafta...

1. Ne okudum?


Başladığımı söylemiştim.. Bu hafta bitirdim.. Keşke bitmeseydi diyorum şimdi.. Okuduğum en güzel Orhan Pamuk kitaplarından biriydi..

2. Ne izledim?

Bu ara farkettiyseniz romantik komedi tarzı filmlere sardım.. Kafam öyle dolu ki yormayan filmler istiyorum..


Jennifer Aniston ve Adam Sandler.. Bir yerlerde bonus olarak Nicole Kidman çıkıyor karşımıza.. Uykuyla uyanıklık arasında bitse de gitsek modunda izlenebilir.. 2011 yapımı filmin IMDB puanı 6.3/10


Merly Streep Olduktan sonra bir filmin içinde sorun yok.. Ki bu film iyi vakit geçirmek için ideal.. Eğlenceli, sıcak daha ne olsun.. 2009 yapımı filmin IMDB puanı 6.6/10


Natalie Portman ve Ashton Kutcher beraber hiç olmamış dedirten film.. Eğlenceli bile değil.. 2011 yapımı ve IMDB puanı 6.3/10


 Şimdiye kadar bir Ferzan Özpetek filmi için kötüymüş diyemedim.. 2007 yapımı, IMDB puanı ise 6.7/10.. Üstelik 8 ödülü var..


Terry Gilliam'ın yönettiği bu yıldızlar geçidini ben öyle çok çok beğenemedim.. Belki beklentim çok yüksekti.. Ama biraz geçiştirilmiş, sıkıştırılmış.. Olanlar yüzünden bu çok tabii elbet.. O yüzden Heath Ledger'a şapka çıkarıp izlemediyseniz benim gibi izleyin diyorum.. 2009 yapımı filmin 2 Oscar adaylığı (Sanat Yönetimi ve Kostüm) ve 3 ödülü var.. IMDB puanı ise 7.1/10

3. Ne dinledim/dinliyorum?

Bu hafta model dinleyip durdum.. Öyle tüm şarkıları sıraya koyup baştan sona defalarca:))) Şiddetle tavsiye ediyorum:))

4. Hangi sanatsal aktivite??

Dün bahsettiğim Salt.. Mutlaka gidip görülmeli.. Özellikle Hüseyin Bahri Alptekin'in sergisi..

5. Takıldığım yiyecek? 


Çileeek.. Bu hafta ilk çileğimi aldım marketten.. Lezzet? Cık çok iyi değil ama kokusu yeterdi..



6. Takıldığım içecek??

Yeşil çay.. Poşet değil de demleme olanı.. Hemen her sabah bol bol tükettim:))

7. Beni çok mutlu eden şey?

Cumartesi sabahı güneşli bir güne uyanmak..

8. Nelere sıkıldım?

ÖSYM ...... ye!!!

9. Ne aldım?

Ahhh beyaz puantiyeleri olan lacivert bir pijama altı, bir yüz maskesi, bir şal, ihtiyacım olan bir pudra, 2 yeni film..:)

10. Ne de aklım kaldı?

A'nın bana gösterdiği (hain!!) bir çantada, Sephora'da gördüğüm Yes to Carrots nemlendiricilerde, bir çift espadrilde:)

25 Nisan 2011 Pazartesi

Salt, Demirören Sayıklamaları..

Salt ilk nerde gördüm duydum hatırlamıyorum.. İnternet gezintilerimde yanımda mutlaka bir defter bulundururum.. Beğendiğim, gezmek, görmek istediğim yerleri; okumak istediğim kitapları, dergileri; dinlemek istediklerimi not alırım.. Cumartesi A ile yemek yerken ne var ne yok diye defterimi çıkarıp Salt'ı hatırlayışım bu huyumdan.. Ve mekanın yemeğimizi yediğimiz yerin tam karşısında konumlanmış olması ise iyi şans:)

Beyoğlu İş Merkezi'ni geçince sağda, geniş girişiyle farketmemeniz mümkün değil.. Açılışı 9 Nisan'da gerçekleşmiş..  Kurucusu Garanti Bankası..

"SALT görsel ve maddi kültürde kritik konuları değerlendirir, deneysel düşünceye ve araştırmaya yönelik yenilikçi programlar geliştirir. Öğrenmeye ve tartışmaya açık bir ortam sağlamayı amaçlar. SALT, ziyaretçilerini ilgi duymaya, eleştirmeye ve iletişim kurmaya teşvik eder." Diyorlar sayfalarında..

Şu ara iki sergiye ev sahipliği yapıyor.. Bunlardan biri "Laboratuvar Ars Viva 2010/2011"

9 Nisan-1 Haziran arası gezebileceğimiz bu sergi hakkında bilgi almak için yukarıya tıklayalım lütfen:)




Bir diğeri ise Hüseyin Bahri Alptekin'in sergisi.. "Ben Bir Stüdyo Sanatçısı Değilim" diyor sanatçı.. Sergisini 7 Ağustos'a kadar gezebilirsiniz..
Ben çok beğendim açıkçası.. Sanırım bir kez daha gezeceğim..
Bunun dışında farklı etkinliklere de yer veriliyor.. Takip etmek için web sitesine, Facebook sayfasına, ya da twitter'a göz atabilirsiniz.. 

Giriş'in ücretsiz olduğunu ve Salı-Cumartesi 12.00-20.00, Pazar günleri ise 10.30-18.00 arası açık olduğunu da hatırlatalım.. Ayrıca sergiler ya da etkinlikler hakkında bilgi almak için salt@saltonline.org adresine mail atabilirsiniz..

Ah  bu arada bir de Demirören AVM sorunu var.. A bana dönüp Demirören'e girelim diyince ürperdim.. Açıldıktan sonra Taksim'e uğramış olmama rağmen inatla girmemiştim.. Ama merak da var.. Hadi dedim gezelim.. 

Estetik kaygıları bir yana bırakalım.. Bana kalırsa İstiklal üzerinde ondan daha kötü görüntülere yol açan binalar var.. Bunu geçelim..

Evet içi pek güzel.. Ama o kadar boğucu ki.. Gap, Twist gibi mağazaların yanında Deichmann gibileri de var.. Klasik bir AVM olarak en üst katta yeme-ime mekanları.. Ama anlamıyorum AVM'ye gideceksem ben niye Taksim'e çıkayım.. Pasajları, ara sokakları gezmek varken neden o boğucu yere tıkılayım.. Beyoğlu'nda yemek yiyebileceğim bir dolu güzel ve özellikle ferah mekan varken ne işim var bir AVM'de??? O kadar gereksiz ve çirkin ki.. Tek güzel tarafı içindeki Virgin Megastore.. Bir de belki girişte ki Sephora.. Dahası yok..

21 Nisan 2011 Perşembe

Boğaziçi, Watson ve Hayalkırıklığı

Belki gazetelerde okumuşsunuzdur geçen pazartesi Boğaziçi Üniversitesi'ne James Watson, bir seminer vermeye geldi.. Biz de haftalar öncesinden kararlaştırdık gitmeyi.. Boğaziçi Üniversitesi'ni aradık, kişi sayısı aldılar, artar ya da azalırsa habaer vermemizi istediler.. Gayet ciddi yapıyorlar işlerini.. Peki, biz de o buzz gibi havada toplaştık, otobüsümüze doluştuk taaa Gebze'den Boğaziçi'ne yola çıktık.. Varınca ne görelim bir kuyruk var ki ohoooo.. Hadi sıraya doluştuk önce, sonra sırada birini bırakıp bir şeyler atıştırmaya kantine gidelim dedik.. Kantin kapalı.. Çarşı kantin açık ama o da minicik oturacak yer falan yok.. Bir şeyler aldık, iyi kötü ayakta orda burda yemeye çalışıyoruz.. Toplamda 3 masa var.. Biri boşaldı başna üşüştük.. Yeterli sandalyede yok yarımız ayakta yarımız oturmuş yiyoruz.. Derken haber geldi.. İçeri alınmıyormuş artık kimse, salon dolmuş??! Dışarı çıktık, şehir dışından gelmiş bir dolu öğrenci hepsi dışarıda.. Barkovizyon kurulmuş, ses düzeni berbat.. Haydi biraz burdan izleyelim dedik.. Klasik müzik korosu çıktı Watson yerine.. Ama nasıl dayanalım hava buzz gibi.. Otobüse demişiz bizi 4'te al.. Kabus gibi buzz gibi havada otobüsü bekle, yürü, dönmeye çalış.. Boğaziçi bu konuda kötüydü kabul etmeli.. Halbuki ben 2000 yılında Watson'ı Sabancı Üniversitesi'nde dinlemiştim.. Çok başarılı bir organizasyondu doğrusu..




Neyse efendim, bu geziden bana arta kalan bu fotoğraflar.. Boğaziçi kedileri çok arsız:)) Hepsi masalarda, sizin tabaklarınızın içinde.. Ama içlerinden bir bu gönlümü çaldı.. Çok sevdik.. Dayılana dayılana üstünüze yürüyüp miyavlaması var ki aklıma geldikçe gülmekten alamıyorum kendimi.. Böyle pozlar da verdi.. Watson'ı dinleyemedik ama olsun kediler güzel:))

19 Nisan 2011 Salı

Sevgili Bahar..

Sabah telefonun alarmı çalıyor, erteleniyor.. Hava karanlık henüz.. Yine çalıyor alarm, bu defa kalkmak şart.. Bir 15-20 dk. esnemek lazım.. Hava sanki aydınlanıyor yavaş yavaş.. -Pofff +Somurtma haydi duşa.. 
Kalkıp geri yatağa düşmek işten değil bu havalarda..


Duştan çıkınca hava hala karanlık gibi.. Kahvaltıya oturmalı.. Dakikalar geçiyor hava aydınlanmıyor.. Güneş yok.. Sıkıcı, soğuk, boğuk, gri bir hava.. -Offf  +Somurtma, kahvaltını et..




Tabii canın hala yemek istiyorsa:((


Kahvaltıyı ettik, +Haydi giyinmeye.. Hava nasıl acaba?? Bir bakalım camı açıp.. -Hiaaaayyyy buzzz gibi yahu +Söylenme haydi giyin artık.. 


-Çoook eskiden bir sabah güneşliydi hava, sıcaktı.. O gün ben heveslenmiş hırkaları kazakları kaldırmıştım.. +Haydi  en kalınından bir hırka al üstüne de donma.. 






- Eee bu yağmurlu havalarda çizme giymek lazım, ama ben kaldırmıştım.. +Haydi indir birini de geçir ayağın..


Her gün havaya bakıp az kaldı ya bir iki güne güneş çıkar demekten, kendimi avutmaktan bıktım, yoruldum.. Somurtuyorum sık sık.. Yukarıda ki cümleler her sabah yaptığım kendi kendime konuşmalarım.. Ama yok artık bırakıyorum.. Güneş çıkana kadar somurtacağım bana ne!!


Sevgili bahar gelmezsen eğer hepimiz somurtmaya başlayacağız.. Zaten herkes depresif hep senin yüzünden.. Yok gelmeyeceksen hala küsüyorum sana.. Artık hiç gelme istemiyorum!!


Görseller

13 Nisan 2011 Çarşamba

Bir Hazırlanma Hikayesi..

Evet tırtılseverler.. Bir yolculuk öyküsünde ilk defa birlikteyiz:)) Rica ediyorum boşuna o kadar heveslenmeyin..Tatile çıkıyorum diyemem.. Benim çalışma arkadaşımın bu hafta pek önemli bir işi olduğundan okulda değil.. Ben de ufak tefek işlerimi hallederek yarından itibaren izne ayrılıyorum.. Hafta sonunu da katacak olursak 5 gün iznim var.. Heyooo:))) 

Bu izin günlerimde ben bir yerlere gitmiyorum, gidemiyorum.. Onun yerine anneme gitmeyi seçiyorum.. Belki film festivalinden bir iki film izlerim, ne zamandır görmediğim arkadaşlarımı görürüm.. Amacım bu..

Tatile gitmiyor olsam da hazırlık aşaması hiç değişmiyor.. Dile kolay koskoca beeeşşş gün.. Biz dişi kuşlar için ne kadar süreceği önemli değildir.. 2 gün ayrılsak bile yanımıza almamız gereken bir dolu şey vardır.. Hemen bavul/bavullar hazırlamalıdır.. Ve hep bir şeyler unutulur. Daha önce ne kadar listeci bir tip olduğumdan şurada bahsetmiştim.. Bu defa gelin beraber hazırlanalım.. Belki benim size yararım olur ya da siz bana unuttuğum şeyleri hatırlatırsıınız..


Aslında bu işi dün yapacaktım ama eve gelip sızdığım için her şey bugüne kaldı:(  

Eve gelince önce çamaşırları toplayıp, kaldırdım.. Evi derli toplu bırakalım ki yorgun argın döndüğümüzde çıldırmayalım..

Sonra ilk iş yemek hazırlamaya giriştim.. Sonraki günler evde olmayacağım için basit bir yemek hazırlamalı.. Ben menemen yapmaya karar verdim:)) Aç tırtıl oynamıyor sayın tırtılseverler..


İşte yumurtalar ve domateslerle biber:) Ben soğan sevmediğimden koymuyorum.. Peynir de koymayız biz.. Ben yanında seviyorum peyniri..




Çayımız da demlensin bir taraftan.. 
 


Kahvaltı ve benzerlerini illa tatlıyla bitiririm.. Son bir parça ekmeğime ya reçel eşlik etmeli ya da fındık/fıstık ezmesi..

Karnımız doydu mu?? Çok iyi.. Spor yapmamıza daha bir iki saat var.. Şimdi gardolabın başına gidelim..


 
Ah erkekler, böyle durumlarda bir kot giyerler iki de t-shirt hadi yallah.. Ya bizler ah bizler.. Abartmamalı hanımlar.. Yazık o bavulu taşıyacak kollara.. Benim naçizane fikrim kot-tayt, kot-etek, kot-elbise ikililerinden birini seçmek.. Birini üstümüze giyeceğiz diğeri hooop bavula.. Benim tercihim kot-tayt ikilisi oldu.. Kotu yolda giyeceğim, tayt ise bavula..

Sonra da üstüne giyebileceğimiz t-shirt, bluz, kazak neyse onları seçip bavula yollamak.. Bu mevsim bence t-shirt-hırka ikililerine uygun.. Bir dolu t-shirt ve hepsine uyacak bir hırka en güzeli.. Ayrıca acil durumlar için kotun üstüne giyilebilecek şık bir bluz çantaya atılabilir.. Eğer gece gezmelere gidileceği belliyse elbisenizi, ayakkabınızı da koyun.. Ayakkabı demişken ben yolda spor ayakkabıyı tercih edeceğim.. Rahatıma düşkünüm.. Ayrıca başka ayakkabı almayacağım, şanslıyım annem de var zaten:)

Sırada aksesuar seçmek var:)) Takı, toka, kemer, şal..




Yukarıdaki benim kıymetlim, tokacım:)

Evet bu iş bittikten sonra en zor kısma geldik.. Kozmetik:))) Bir kere hepsinden önce gece ve gündüz kremleri hemen girsinler bavula..


Sol baştan sayarsak Neutrogena Onarıcı Günlük Bakım Kremi, Vichy Retinol Liftactiv HA Night, dr. adam day/night, Neutrogena Radiance Boost Göz Kremi ve Vichy Liftactiv Retinol HA Göz Kremi..

Hani böyle plastik kutular geçiyor ya elimize sakızlardan, şekerlerden.. Ben atmıyorum onları.. Vücut nemlendiricimi bunlara koyuyorum.. Kocaman şişeyi nasıl taşıyayım yanımda..


Benim gibi zavallı bir miyopsanız sakın unutmayın:)


Tırnaklarımıza yazık değil mi?? Hemen çantaya girmeli..

 Yine sol baştan sayalım.. Kalyon tırnak sertleştirici, Pastel 88, Pastel kütikül giderici kalem, Avon kütikül giderici scrub ve törpüler, makaslar vs. .Bir de resme kaynayamamış bir küçük el kremi..


Makyajsız olmaaz..


Peki ya o makyajı temizlemezsek?? Cık hiç olmaaz..

Benim yanımda taşımak için iki seçeneğim var.. Neıtrogena makyaj temizleme mendilleri ya da Lush Baby Face makyaj temizleyici..


Eveeet hazırız sanırım, şimdi sporumuzu yapıp, duşa girelim.. Duş sonrası saçlarımıza geldi sıra.. Benim saçlarım dalgalı.. Ve eğer dalgalı kullanacaksam her gün, olmadı gün aşırı yıkamam, sonra da şu aşağıdaki yığını kafama boca etmem lazım..:p Yok o kadar değil ama en az iki tanesini kombinleyip kullanmalıyım ki sakin, mutlu buklelerim olsun.. E ben bunları taşımak istemiyorummm.. ??!?


Benim çözümüm saçımı düzleştirmek.. Benim fönüm kolay bozulmaz.. Hatta saçımı yıkamadıkça bozulmaz.. Üstelik saçım, bir hafta yıkanmasa yağlanmaz.. Yaa pasaklı değilim lütfen:)) Kupkuru saçlarım napayım.. Düzleştirsem bana 2-3 gün rahat gider.. Yıkayınca bir yerde fön çektiririm 10 dakikada bu iş tamam:)) Yanımda herhangibir şey taşımama gerek yok.. Yaşasın..

 Saçımı düzleştirirken Braun ES2 Saç Düzleştirici, Philips düzleştirici ve fırçalar yardımıma koşuyor..

 Bu arada mp3 çalarımızı şarj edelim ki yolda sıkılmayalım..

Son hazırlıklar peeling ve maske uygulamaları.. Peeling olarak sırayla botanik no7 Gentle Renewing ve Loreal Purezone'u dönüşümlü olarak kullanıyorum.. Maske tercihim ise Lush..

Enn önemli kısım kitap seçmece.. Baktım baktım.. David Boratav, Beyoğlu'nda Fısıltılar'ı seçtim..

Can Yayınları, Fransızca aslından Çev. Aysel Bora, 344 sf ve 22 lira (internetten alırsanız 16,5 lira)

Son olarak el çantamıza kitabımızı, mp3 çalarımızı, telefonu, cüzdanı (ben birinden birini illa unuturum), ıslak mendil, peçete ve diğer tüm ıvır zıvırı koyuyoruz.. Fotoğraf makinamızı alıyoruz..

Ayrıca eğer bu kısa bahar tatiliniz pansiyon vs gibi bir yerde kalmanızı gerektiriyorsa;

  • Tarak
  • Şampuan
  • Duş jeli ya da sabun 
  • Saç kurutma makinası
  • Pijama (annemde var ben almıyorum)
  • Her durumda ağrı kesici, ateş düşürücü, yara bandı vs.. almayı unutmayın..
Evden çıkmadan önce doğalgazı kapatıp, tüm fişleri prizden çekiyoruz.. Ben üstüne suları da kontrol ediyorum.. Tamam mıyız?? Öyleysee iyi tatillerrr:)))


Pek önemli not: Bu postta bazı ürünlere link verdiğimi farkettiniz.. Benim diğer bloğuma götürecek bu link sizi.. Diğer blogda ürünlerle ilgili kişisel yorumlarımı bulabilirsiniz.. Link olmayanların da yavaş yavaş linkleneceklerinden kuşkunuz olmasın.. Haydin öptüm:))