Dün kütüphaneye yeni gelmiş filmleri talan ederken buldum onu.. Animasyon olması, kapağındaki bana Tim Burton'ı hatırlatan karakterler ve adı bana öyle cazip geldi ki.. Koşa koşa eve gittim ve bir solukta izledim Mary ile Max'in hikayesini.. Çok güldüm (öyle güzel replikler var ki) ve çok ağladım..
İşte kıskanılası insanlardan biri daha.. Nasıl yapıyorsun böyle şeyleri ha nasıl nasıııl????
Mary and Max, 2009 yapımı "stop motion" bir animasyon.. Adam Elliot tarafından yazılmış ve yönetilmiş.. Sırf çekimi 13 ay sürmüş.. Toplam yapım süresi ise 5 yılı bulmuş.. Mary'i Toni Colllette, Max'i ise Philip Seymour Hoffman seslendirmiş (Eric Bana da kısa bir rolü olan Damien'ı seslendirmiş)..
Mary adı Earl Grey olan biriyle evlenip bir şatoda yaşamak istiyor:)))
Mary Avustralya'da yaşayan 8 yaşında, alnındaki doğum lekesinden muzdarip, alay konusu, yalnız bir kız.. Annesi ayyaş, babası ise çay poşetlerine ip takma işinde çalışan ve en bütük hobisi ölü kuşları doldurmak olan ilginç biri.. Anlayacağınız ilgisiz bir aile.. Bebeklerin Amerika'da nasıl olduklarını (çünkü Avustralya'da bira bardaklarından çıkıyorlar:) merak ettiği için rastgele seçtiği birine mektup yazmasıyla başlıyor her şey.. Mektubun alıcısı Max adında bir New York'lu.. Max 44 yaşında, sorunlu, obez ve yalnız bir adam.. İkisinin pek çok ortak yönleri var.. İkisi de çikolataya bayılıyorlar mesela..(Hatta Max'in favori yiyeceği çikolatalı sandviç.. İsterseniz tarifini verebilirm:))
Film boyunca birbirlerinin hayatlarını nasıl etkilediklerini izliyoruz.. Evet bir animasyon izlediğimiz ama yalnızlık, ölüm, intihar, arkadaşlık, hatalar, vefa üstüne bir animasyon.. İçinizi karartmıyor asla.. Ama gözyaşları içinde kahkahalar atıyorsunuz..
Bir de o kadar çok ayrıntı var ki.. Mekanlar, karakterler.. Bir ara "Breakfast at Tiffanys" filminden fırlamış bir Audrey Hepburn gördüm:)))) Eminim pek çok şeyi kaçırdım.. En az 5 kez daha izlemem lazım:)))
Son olarak filmden bazı replikler:
- Maalesef Amerika'da bebekler kutu koladan çıkmıyorlar. dört yaşındayken anneme sormuştum. yahudilerin hahamların kuluçkaya yattığı yumurtalardan çıktıklarını söyledi, eğer yahudi değilsen katolik rahibeler kuluçkaya yatarmış. eğer ateistsen yalnız pislik fahişeler kuluçkaya yatarlarmış.
- My mouth hardly ever smiles but it does not mean i am not smiling inside my brain.
- ''i'd prefer to live somewhere much quiter, like the moon. i don't like crowds, bright lights, sudden noises or strong smells.
- Seni affediyorum çünkü mükemmel değilsin.
- When I was young, I invented an invisible friend called Mr Ravioli. My psychiatrist says I don't need him anymore, so he just sits in the corner and reads.
- Butts are bad because they wash out to sea, and fish smoke them and become nicotine-dependent.
- I have also invented some new words. "Confuzzled", which is being confused and puzzled at the same time, "snirt", which is a cross between snow and dirt, and "smushables", which are squashed groceries you find at the bottom of the bag. I have sent a letter to the Oxford Dictionary people asking them to include my words but I have not heard back.
P.S. Eric Bana Avustralya'da yaşayan bir Yunanlı göçmenmiş.. Seslendirdiği Damien gibi:))
P.S.S. Mary'nin özrü beni bitirdi.. Sanırım arkadaşlık biraz da kırdığın kişiden (sen bunda kırılacak ne var ki desende) özür dileyebilmek..
P.S.S. Bir ara Mary'nin bir sahnesinde Pink Matini'den Que Sera Sera şarkısı çalıyor.. O sahne bile bunalıma girip hayatı daha çok sevmenize yeter..
P.S.S.S. Bunalıma girip hayatı daha çok sevmek biraz tuhaf geliyor olabilir.. Ama izleyin ne demek istediğimizi anlayacaksınız..
P.S.S.S.S. Adam Elliot'um Akademi ödüülü bir kısa animasyonu var.. Harvie Krumpet.. Buna da bayıldım.. Zaten çok benzer yönleri var..
güzel bi filme benziyor :) sen de çok güzel anlatmışsın.hemen alıp izlemem lazım :)
YanıtlaSilhemen bugün:)))))) gerçekten çok güzel.. izlediğim en iyi animasyon belki de..
YanıtlaSil