Şimdi mi yazıyorsun, 1 ay oldu döneli, yok artık demeyin lütfen.. Bilinmez neden, bir tembellik gelmiş üstüme gitmiyor..
Neyse efenim haydi Antep seyahatimiz nasıldı bir bakalım.. Bir cuma akşamı yola çıktık.. İstanbulu pürneşe geride bırakırken uçaktakileri bezdirecek kadar çok konuşmuşuzdur sanırım.. Hatta yolculuğun sonlarna doğru benim lenslerimden biri gözümü terketti.. Bunun üzerine ben elimde lens napsam derken tükürükle dedi S.. Bende lensi tuttum ağzıma attım:))) Bu son olayla uçaktakileri deliliğimize kesin inandırıp kıkır kıkır indik ve Havaş'ı bulduk.. O ne şans ki tam öğretmen evinin önünde indik:))
Evet biz öğretmen evinde kaldık.. Sizlere de bu tarz gezilerde, gittiğiniz şehrin öğretmen evinde kalmanızı tavsiye ederim.. Bir kere ucuz.. Biz kamu personeli olarak öğretmenlerden biraz fazla, sivillerden ise biraz az ödeme yaptık.. Şöyle, 3 gece için kahvaltı dahil 82 lira ödedik:)) İkinci olarak temizdi çok.. Evet eski, evet lüks değil.. Ama temiz olması her şeyden önemli bence.. Fiyat bilgisi ve diğer merak ettikleriniz için TIK TIK.. Vee fikir vermesi açısından bir kaç resim...
Restaurant..
İlk gün odamızdan manzara böyleydi.. Sonra bizi başka bir odaya aldılar:)
Banyo en önemlisi bence..
Bahçe.. Kahvaltılarımızı hep bahçede yaptık.. Hava süperdi..
Ve oda..
Evet ilk akşam odaya girmemizle çıkmamız bir oldu.. Hemen öğretmenevinin dibindeki "Yeşilsu" adında cafe tipli yeri keşfettik.. Buranın da fotoğrafını çekmemişiz diğer pek çok yer gibi.. O kadar kendimizden geçip mest olduk ki genelde fotoğraf çekmeyi unuttuk.. :( Sıradan bir kafe belki, ama porsiyonlar büyük ve her şey son derece lezzetliydi..
Evett neyse o gece çok fazla uyumamış olmamıza rağmen son derece enerjik kalktık yataklarımızdan.. Hava harikaydı.. Biz de son hızla hazırlanıp kahvaltıya indik.. Bahçede temiz havada yaptığımız kahvaltıdan sonra bölümden hemşerim olan V'nin verdiği bilgilere biraz navigasyon biraz da amca, teyze yardımı ekleyerek dolaşmaya başladık..
İlk durağımız Kale oldu.. Kaleye giriş öğrenciyseniz 50 kuruş yoksa 1 tl:)) Aksini belirtmezsem eğer her yeri bu fiyatlara gezdiğimizi söylemeliyim..Antep'te müzecilik anlayışı çok gelişmiş.. İstisnasız gezdiğimiz her yer çok özenliydi.. Öyle iki parça bir şey koyup müze diye yutturmuyorlar.. Kale'de Kurtuluş Savaşı'nın panoraması sergileniyor birbirinden iyi hazırlanmış heykeller ve bir belgeselle..
Daha içeriye girmeden bizim gözlerimiz dolmaya başladı..
Sonra içeri girdik ve belgeseli izlemeye başladık.. Herhalde bir yarım saat ayakta, başından ayrılamadan, sıkılmadan ve ağlaya ağlaya izledik.. Antep halkının çoluk cocuk, kadın erkek, yaşlı genç hep beraber, yardım almaksızın kendi kendilerine özgürlüklerini nasıl savunduklarını öğrendikçe siz de tutamazsınız kendinizi eminim.. Evet maalesef yardım ulaştırılamamış Anteplilere.. Bir yerde gözden çıkarılmışlar.. Onlarsa nüfusun üçte birinin şehit olması pahasına savunmuşlar topraklarını..
Belki bu yüzden Antep'te her yerde bir anıt var.. Onlar için belki bir parça daha önemli o yıllar ve yaşananlar.. Hiçbirimizin sahip olmadığı bir duyarlılığa sahipler..
Gözlerimizdeki yaşları sile sile çıktık oradan ve hemen yakındaki "Emine Göğüş Mutfak Sanatları Müzesi"ne geçtik.. Göğüş ailesi belli ki Antep'in en köklü ailelerinden.. Bu harika ev de müzeye dönüştürülmüş.. Çok güzel olmuş..
İçine küçük bir de kafe yapmışlar.. Burada da yine bir gösterim.. Bu defa Antep Mutfağı belgeseli.. Soluklanırken "Menegiç*" kahvelerimizi içip, belgeseli izledik.. Duvarda ise Antep Mutfağı ile ilgili yerli yabancı pek çok gurmenin yorumlarına yer verilmiş.. Otururken otururken gözümüz döndü.. Acıktık diye bir hışım kalktık oradan:))
Yemeğe gitmeden önce hadi şu cam müzesine de uğrayalım dedik.. Çünkü o da kalenin dibindeydi.. Uğramadan geçmek istemedik.. Müzeyi gezdikten sonra içerideki cam atölyesine geçip bir cam boncuk nasıl yapılırmış öğrendik..
Ve ben ilk alışverişimi burdan bir kolye alarak yaptım:)))
Ve artık yemek yemeliyiz diye bir yer aranırken yağmura yakalandık.. Sırılsıklam olarak öğretmen evine döndük.. Saat öğleni çoktan geçmiş ve biz çok çok acıkmıştık.. Üstelik sıçan gibiydik.. Evet S ve I acaba bu durumda ne yaptılar?? Karınlarını doyurabildiler mi?? Günün geri kalanı nasıl geçti?? Hepsinin cevabı bir sonraki postta:)))
*Menengiç kahvesi yabani/aşılanmamış antep fıstığından yapılıyor.. Sütle pişirildiğinde çok güzel bir içimi var.. Faydaları ise saymakla bitmeyecek gibi.. Öksürük kesme, nefes açma, ayak terlemelerini önleme vs. vs.. İstanbul'da satılıyor mısır çarşısında görmüştüm ben.. Kavanoz kavanoz alıp tüketmeli.. Yapımını iyi öğrenmeli yalnız:))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder