20 Eylül 2011 Salı

Patlıcan Cennetten Düşmüştür!!

Ben patlıcan delisiyim.. Küçükken ağzıma sürmezdim. Bir de anneme kızartmasını seviyorum numarası çekerdim. Kadın kızartır önüme koyar ben bahaneler kraliçesi olurdum.. Sonra diğer pek çok yiyecek gibi patlıcanı da yemeye başladım.. Hatta patlıcanlı her şeyi yer oldum.. Cennet sebzesi patlıcan (S'ye sevgilerle:))..

Tabii közlenmişi en güzeli.. Şöyle mangalda off.. Ama evde ocak üstünde bu işi yaparsanız ardından 2 saat temizlikle uğraşacaksınız demektir.. Ben o yüzden evde yapmıyorum.. Bu işi fırında nasıl kolay yaparım internet araştırmaları kapsamında süper bir yol buldum..

Çoğunuz biliyor belki.. Benim gibi bir amatör içinse bu süper bir buluş:) Patlıcanları yıkayıp kurulayıp folyaya bir güzel sardım ve fırına attım.. Yaklaşık 50 dakika gibi bir sürede harika kokular yayılmaya başlayınca aldım..


Kabukları soymak ocakta közlenmiş olanında daha kolaydı.. Sulu, yumuşacık ve lezzetliydi..


Sonra minnak doğrayıp yoğurtla karıştırdım. Üzerine nane döküp bir oturuşta yedim ho ho:))) Afiyet olsun:)

19 Eylül 2011 Pazartesi

Sahaf Festivali..


Ben Sahaf Festivaline geçen hata gitmiştim aslında.. Gidemeyenler çok şey kaçırdılar maalesef.. Bir kere bunca sahafı bir arada bulmak güzel.. Aksaray'dan, Beyoğlu'ndan, Beyazıd'dan, Bursa'dan sahaflar vardı. Hem sahaf gezmeyi sevenlerdenseniz (ben gibi) daha eğlenceli bir aktivite olamazdı.. Ben gittiğimde çok kalabalıktı.. Sadece 2 tur atabildim ve 5 tane kitap aldım.. Kısa günün karı diyelim ve kitaplara geçelim:)

1. Sophie Kinsella _ Pasaklı Tanrıça: Ben daha önce hiç çıtır edebiyat (chick-lit) denen bu alana girmemiştim. Ama merak ettiğimden aldım.. 2 günde de okudum.

2. Yaşar Kemal _ Yılanı Öldürseler: Sabahattin Ali, Yaşar Kemal vb kitapları hep sabah erken tükeniyormuş. Yetişememişim. Bir bu vardı kapıverdim. Hatta tam ben aldım bir kız Yaşar Kemal sordu. Dedim "kaçırdın canım üzgünüm":)

3. Agatha Christie _ Noel'de Cinayet: Bir sahafa gidilir de Agatha romanı alınmaz mı?

4. Peter Ackroyd _ Chatterton: Şanslıyım dediklerimden biri de bu kitap.

5. Arthur Golden_ Bir Geyşa'nın Anıları: Sırf merakımdan aldım. İyi de ettim:)

18 Eylül 2011 Pazar

Nazar var bak bende!!





Bu ara mağaza dolaşmaktayım sıklıkla. Yeni sezonda ne var ne yok, ben neler alsam gezmesi bunlar. Liste yapıp duruyorum. Yakında alışverişe başlarım. 


Cuma günü de mağaza dolaşıyordum, gayet keyifliydim. Nolduysa akşamına midem ağrımaya başladı. Ben bilirim bu ağrıları. Çektirir. Ki öyle de oldu. Cumartesi tüm gün ağrıyla geçti. Kaç soda, kaç rennie ben de bilmiyorum. Perşembe akşamı canımı sıkan şeyler öğrendim, sanırım ondan oldu bunlar. Hemen mi etkilenir bir insan yahu. 


Ve işin ilginç yanı şu an geçti bu ağrılar. Sabah bile vardı. Yarın iş var ya geçer..


Bu aralar hep böyle tuhaftım. Ayağımı kestim, saçma sapan yürüyüş şeklim yüzünden ayağım dayanılmaz ağrılar çekti, midem tuttu, haaa bir de kendime bıçak saplıyordum ki sormayın..


Geçen S ile konuşuyordum kurşun mu döktürsem diye. O dalga geçti sanki benle ama ben ciddiyim haa:)))

12 Eylül 2011 Pazartesi

Sakarım ama çok sakarım!!!

Ben belki dünyanın en sakar insanıyım  sevgili okur.. Oramı buramı çarparım, şu yaşımda yataktan düşerim, sokakta düşerim, otobüse binerken düşerim.. Bir de kendimi yaralamalarım var benim.. Mesela temizlik yaparken duşakabinde parmağımı yarmışlığım var.. Ve daha nicesi.. Dün gece de benzer bir saçmalıkla kendimi yaraladım.. Nasıl olduğunu anlatsam bana bir taraflarınızla gülersiniz.. Ayak başparmağımdan bir parça koptu diyeyim.. Bir türlü durduramadım kanamayı.. Sarıyorum sargıdan gene akıyor..  Kan tutuyorsa aşağıdaki resme bakmayın:) Ben kendime ibret olsun, unutmayayım diye fotoğrafını çektim.. Bunun gibi 5-6 sargı değiştirdim.. Kimini 2 kat sardım, ondan bile dışarı çıktı.. Başım dönmeye başladı.. Evde siyah üzüm vardı ona saldırdım.. Sonunda tampon  vs derken durdu sandım, uyudum..


Sabah kalktım okula gitmek için hazırlandım, ayakkabı giydim ki yürüyemiyorum.. Apartmanda biraz pratik yaptım.. Yok çok canım acıyor.. Eve girdim, baktım yine kanıyor.. Neyse sonrası bilinen şeyler.. Bugün işe gidemedim.. Aşağıdaki arkadaşlarla kankayız.. 3-4 saatte bir pansumanımı yapıp yatacağım.. Bir daha böyle bir sakarlık yapmayacağım, çok dikkatli olacağım demek çok isterdim.. Ben bunu derim, dikkat etmeye de çalışırım ama kendime hiçç güvenim yok.. 



İmmuneks ne alaka demeyin.. Bana öneren ikinci doktor olunca alıverdim.. Böyle harika bir prospektüs okumadım daha önce.. Yan etki yok, başka ilaçla etkileşim yok.. Ancak immuneks bir ilaç değil.. Saccharomyces cerevisiae'den elde edilen beta-glukan maddesiymiş içeriği.. Bağışıklığı güçlendirip, yaraların daha hızlı iyileşmesine yardımcı oluyormuş.. Bir de kendinizi daha sağlıklı, daha az yorgun hissediyormuşsunuz.. Ama sakın ha kafanıza göre almayın.. Hele hele kullandığınız bir ilaç varsa (ve tabii yoksa da) doktorunuza danışın.. Ben mecbur kullanıyorum şimdi.. Bir yararı olur umarım:)

8 Eylül 2011 Perşembe

Eylülü Seviyorum..

Ağustos ayını da bitirdik.. Sabahları havalar serin artık.. Akşam oldu mu hırka arayacağımız günler yakın.. Ama en güzeli İstanbul'da birbirinden güzel etkinliklerin başladığı ay eylül.. 


5. Sahaf Festivali dün başladı ve 18 Eylül'e kadar da sürecek.. Ama bu sene Taksim Gezi Parkı'nda değil de Tepebaşı'ndaki TRT binası yanında.. 72 sahaf katılıyor bu sene.. Sahaf gezmeyi sevenlerdenseniz durmayın koşun.. Eski kitaplar, dergiler, kartpostallar, plaklar sizleri bekler.. 


15-21 Eylül arasında ise Boğaziçi Kitap Günleri var.. İstanbul Kongre Merkezi Harbye'de.. Bu senenin konuk ülkesi Almanya (Türkiye'den Almanya'ya göçün ellinci yıldönümü nedeniyle..) ve konu da "GÖÇ"..


Bir diğeri "Bach İstanbul'da".. Bach sevenlerdenseniz 8-23 Eylül arasında 9. İstanbul Bach Günlerini kaçırmayınız..Sayfasına gitmek için bir tık! lütfen.. Etkinliklerin biletleri tam bu sayfada!! Konserler Garaj İstanbul, St. Antuan Kilisesi ve Santa Maria Kilisesi'nde gerçekleştirilecek.. 


En önemlisi belki de Film Ekimi.. Hayır, adı üstünde Ekimde gerçekleşecek.. Ama programı bugün açıklandı.. Burada film listesini bulabilirsiniz.. Bu sene 8-15 Ekim arasında, Bilet satışları ise 1 Ekimde.. Gösterimler Atlas, Beyoğlu, City's, Cinebonus Maçka G-Mall'da.. Yakında 10 film daha ekleyeceklermiş.. Neden bu kadar erken haber veriyorum.. Programa bakın da görmek istediğiniz filmlerin listesini yapın diye:)) 


Ve tabii Bienal.. 12. İstanbul Bienali 17 Eylül'de başlıyor ve 13 Kasım'a kadar sürecek.. Bilgi almak için TIK!


Haa bir de İFW var değil mi.. Dün başladı 10 Eylül son günü.. Moda haftası ile ilgili istediğiniz her tür bilgiye sayfalarından ulaşabilirsiniz.. Defileler genel olarak Odahule IFW çadırında.. Tarihi Galatasaray Hamamı'nı defile alanı olarak kullanacak olan Gül Ağış'da var.. İlginç olabilir..

7 Eylül 2011 Çarşamba

Tatildeyimmm -5 vs Ben Geçen Hafta..


1. Ne İzledim?

Eveet ilk film bir Audrey Hepburn filmi.. Fred Astaire'i de unutmamalı elbet.. Yapım yılı 1957.. İmdb 7.0 vermiş.. Sırf Audrey Hepburn'ün giydiği müthiş kıyafetler bile yeter (örnek için bir alttaki foto).. Müzikler, danslar, kıyafetler, filmin konusu, Audrey Hepburn hepsi harika.. 



Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar? 2009 yapımı, eğlenceli hatta yer yer öğretici bir film :P Bir başrol yok ama jennifer aniston, ben affleck, jennifer connelly, scarlett johansson, drew barrymore gibi çok sayıda, isim yapmış oyuncu var filmde.. Önce kadınların pek çok erkek davranışını nasıl kendi işlerine geldiği gibi anlamlandırdıklarından bahsediyor gibiydi.. Ve kadınlar için pek çok hayal kırıklığı.. Daha sonra işin rengi değişmeye başladı.. İlişkilerle ilgili pek çok doğru noktaya eğilmiş, güzel vakit geçirten bir film olmuş..




IMDB puanı: 6.4

Kaybedenler kulübü sinemeda fragmanını gördüğüm anda izlemek istediğim bir filmdi.. Radyo programını 1-2 kere dinlemişliğim vardır.. Film idare eder, oyunculuklar iyi.. Popüler kültüre sürekli bir atıf durumu var.. Bir ara Kaan "komşunun bahçesindeki çimen daima daha yeşildir" dedi..:)) Haa bir de gayet seksist bir film bu, ama normal adamların karakteri bu..


Love Happens, iç acıtan hikayesi beni etkilemedi.. Düşününce gerçekten kötü bir yaşanmışlıktan bahsediyor ama bu kadar ruhsuz olabilirdi ancak.. Gülmem gereken yerlerde gülemedim, üzülmem gereken yerlerde üzülemedim.. Ben beğenemedim kısacası.. Merak edenlere; karısını kaybetmiş bir adam bu acının üstesinden gelebilmek adına bir kitap yazmış ve kendisiyle aynı durumda olan kişilere de bu konuda yardım edebilmek adına seminerler veriyor. Bu arada da sevgilisinden yeni ayrılmış hatun kişiyle tanışıyor.. Ve olaylar gelişiyor..


 IMDB puanı: 5.5

Nine, her nasılsa daha önce hiç duymadığım bir film.. 2009 yapımı.. Müzikal seviyorsanız, ünlü bir yönetmenin film çekme/çekememe sürecinde yaşadıkları, aşk hayatının karmaşası, bütün bunlar ilginizi çekiyorsa neden olmasın.. Ben özellikle Kate Hudson'ın sahnesine bayıldım.. Özel dikkat derim..


 IMDB puanı:6.9

İşte bu film güzeldi.. Asla ben şu, bu, o olamam deme diyor özetle.. "I'm a teacher that's what i am".. Benzerlerinden pek bir farkı yok.. Hatta bir draması da yok.. Ama iç ısıtan, kendisi sevdiren bir film..

2011 yapımı, IMDB puanı 7.0

İşte bir ben şimdi ne izledim acaba filmi.. Ödül Peşinde diye çevrilmiz dilimize.. Boşanmış bir çift, Kadın gazeteci ve bir olayın peşinde.. Adam ise saçma bir suç yüzünden aranan eski karısının peşinde.. ıııhhh sıkıldım..


2010 yapımı. IMDB puanı 5.1

"The Men Who Stare at Goats".. İşin doğrusu bu filmden büyük beklentilerim vardı.. Oyuncu kadrosu, filmin ismi, hatta afişi.. Hepsi beni umutlandırıyordu.. Absürd ama güzel bir komedi izlerim diyordum.. Absürdü tamam da güzel kısmı olmamış..

2009 yapımı. IMDB puanı: 6.3

"The Private Lives of Pippa Lee" Bu filmi izlemiş ve tamamen silmişim.. Sahneleri izledikçe hatırlaıdım.. Yine unutabilirim rahatlıkla..


2009 yapımı. IMDB puanı: 6.4

Bu "Two Lovers" adlı filmi ummadığım kadar çok beğendim.. Nedenini de anlamadım ama bir şekilde farklı.. İki kadın arasında kalmış bir adamın sıradan hikayesi sanmayın.. Yok aksine son derece vurucu bir film.. Özetle film şunu diyor; mutlu etmek istediğiniz değil sizi mutlu eden, bunun için çabalayan kişinin yanında olun..


2008 yılı yapımı. IMDB puanı. 7.2

Hoho yeni mi izledin demeyin lütfen.. Çok eğlendim ama izlerken:)



Blind Date'de beni etkileyen bir film oldu.. Kızlarını kaybetmiş evli bir çift.. Acılarıyla başa çıkabilmek adına, irbirleriyle yeniden iletişim kurabilmek adına kendi aralarında bir oyun başlatıyorlar.. Tüm film aynı mekanda geçiyor.. Bazı gerçekleri dış ses olarak kızlarından öğreniyoruz.. Beni sardı.. 


Veee son olarak "Shutter" namı diğer Resimdeki Hayalet.. Tayland yapımı olan orijinalini yılalr önce izleyip çok beğenmiştim.. Öyle sıradan bir korku filmi de değil.. Konusu alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste deyiminin etrafında dolanıyor.. Ama bu Hollywood versiyonu cık yok ne gereksiz.. Canımız ciğerimiz Joshua Jackson da bir işe yaramamış.. IMDB orijinaline 7.2 veriyor bu versiyon ise ancal 4.9..



2. Ne Okudum?

Son dönemde bir kaç kitap bitirmişliğim var.. 

Buket Uzuner'in daha önce sadece "Kumral Ada Mavi Tuna" kitabını okumuş, çok da sevmiştim.. Buket Uzuner akıcı kitaplar yazıyor.. Kitabı 2 gün içinde bitirdim.. Ama nasıl diyeyim beni çok fazla etkilemedi.. Konusu çok iyi, hatta ilginç.. Ama anlatım yanlışlarıyla kitabın hemen  başında olayı çözüyorsunuz.. Sonra bazı yerlerde kitap kendini tekrar ediyor.. Kurgu bana kalırsa kötü anlayacağınız.. Araştırılmış, üstüne gidilmiş ama olmamış.. 



Herhalde çoğunuzun iyi kötü bir fikri var kitap hakkında.. Ben yine çook eskiden başka kitaplarını okumuştum.. Büyük Umutlar bu zamanlara kısmetmiş.. Hakkında söylenecek çok şey varsa da en kayda değeri Charles Dickens'ın zekası.. Öyle ince esprilerle, öyle güzel kurgulanmış ki.. Bırakmak istemedim.. Şimdi filmini izleyebilirim artık okuduğuma göre..


 Büyük Umutlar, Charles Dickens, Can Yayınları, 559 sf., 31 TL

Ahhh Kırmızı Pazartesi.. İşleneceğini herkesin  bildiği bir cinayetin öyküsü.. 1,5 saatte okudum.. Gabriel Garcia Marquez müthiş bir yazar.. Edebi dili çok güçlü, çok etkileyici.. Kitabın her satırını yaşatıyor.. Kendimi tutamayıp "öldürecekler seni be adam, dikkat et" diye söylendiğim bile oldu.. Bir kaç sene önce bir tiyatro oyunu olarak Şehir Tiyatrolarında sahnelenmiş üstelik.. Haberim yokmuş benim yazık ki! Hatta her bir koltukta "Santiago Nasar seni öldürecekler" yazılı notlar varmış..

Kırmızı Pazartesi, Gabriel Garcia Marquez, Can Yayınları, 128 sf., 10 TL

Yusuf Atılgan'ın her kitabı aynı etkiyi bırakıyor bende.. Bu defa Zebercet kahramanımızın adı.. Ama yine yalnız, yine yabancı, yine aşk.. Arada sosyal farklılıklar var tabii.. Bir de Zebercet daha karanlık, daha esrarlı, daha büyük bir muamma sanki.. Kısacık ama aslında çoook uzun.. Filmini de izlemek gerek şimdi değil mi?


Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan, YKY, 128 sf., 7 TL

" Küçük ayrıntıların tekdüze şaşmazlığında nerdeyse takıntılarla sürüklenen bir yaşamın öfkesi de, çaresizliği de büyük oluyor. "

" Bir eylemin ertesini, sonuçlarını göze alabilirse ya da bunlara kayıtsız kalabilirse, insanın yapmayacağı şey yoktu. "

3. Ne Dinledim?

Google sayesinde aklıma gelen Queen.. Tüm albümleri mevcut ben de.. Saklandıkları yerden çıkardım.. Dinliyorum geceleri.. i want to break free:)

4. En çok..

En çok içtiğim K sayesinde Doğadan güllü yeşil çay.. Anlaticiim anlaticiim:)



5. Mutlu edenler..

Tatilin her hali güzel, mululuk verici.. Yeter bana..

6.. Huzur kaçıranlar..

Benim huzurumu kaçıran insanlar var.. Bu kişileri hergün görmek zorundayım üstelik.. Başa çıkmaya çalışıyorum kendimce..

7. Neler Aldım?

Sanırım hepsinden Tatildeyim postlarında bahsettim.. Ancak Top-Shop'tan indirimde aldığım ayacıklarımı parçalayan bu vahşi güzelleri anlatmadım.. Anlatmayayım kalsın :/


Bluzu aldım ama her yerde gözüme çarpar oldu.. Giyemeyecek miyim yoksa? 


Yeni takıntım hardal sarısı.. Ben hayatta sarı giymem arkadaş derken ne hallere düştüm.. Şimdi de hardal sarısı kot alsam ya diyorum :/



Öyle böyle derken tatil bitti hatta ilk iş haftasının da neredeyse sonuna geldik.. Bu sene içinde kullanmam gereken 12 günlük iznim var.. Ben biliyorum nerelerde kullanacağımı:))