30 Ekim 2010 Cumartesi

Bizim Ufaklıklar:)


Bu gördüğünüz ufaklıklar bizim üniversitenin girişindeki yavrular.. 1,5-2 aylık kadarlar sanıyorum..Tam 7 tane sevimli kardeş onlar.. Anneleri artık süt vermiyor.. Bizler besliyoruz.. Her sabah bölüme geçmeden onlarla oynuyoruz mutlaka.. 



 Şu aşağıdaki obez.. Bütün kardeşlerden daha şişko:)







 Bu aşağıdaki sanırım Serda'nın uykucusu:))





 Çok yaramazlar, çok oyuncular.. Pek çok sokak köpeğine göre çok şanslılar..



 Pazartesi olsa da oynasak biraz:)

28 Ekim 2010 Perşembe

Bugün...


Bugün hiç durmadan yağdı, yağmaya devam ediyor.. Ben ne çok severim böyle havaları.. Her havayı seviyorum ben aslında.. Güzel yaz gecelerini, bembeyaz karlı günleri ve geceleri, ılık ılık esen bahar günlerini, hatta sisli havaları bile severim; bana Orhan Pamuk'u hatırlatırlar nedense..


Bugün erken çıkıldı okuldan.. Havadan mıdır bilinmez çok uykum var.. Bu havalarda en güzeli çay demlemek; çayın yanına kurabiye almak ve battaniyenin altına girip film, dizi izlemek ya da kitap okumak.. O sırada da uyuya kalmak:)

Bu havaya uyacak sevdiğim bir iki şarkı da fonda olmalı mutlaka..
roads ve mad world

Huzurlu bir gün geçirelim hepimiz.. 

27 Ekim 2010 Çarşamba

45'likler-1


Bit pazarına gitmişken 45'lik dinlemeden olmaz.. 70'lerin şarkılarını çok seviyorum ben.. Sizlerle de paylaşmayı düşünüyorum ara ara..


İlk şarkı Funda'dan.. Siz bu şarkıyı bir reklam filminden hatırlayacaksınız.. 1976 senesinin şarkısı aslen.. Şarkıyı, Funda'nın kendisi 15 yaşında bestelemiş.. Ama hala zevkle dinletiyor kendini.. Öyle diil mi? Lay lalay lay lalalay laylalalay:))))))


Yine günlerdir uykusuzum.. Şunu yapayım yatıyorum, bir sayfa daha okuyunca uyuyacağım derken gece yarısını geçiyor saat.. Sabahın köründe zorla kalkıyorum.. Bu gece gerçekten erkenden yatıyorum ben.. Tatlı rüyalar bana.. :)

Ödül:)))


Sabah sabah daha fazla şaşıramazdım herhalde:) Bu sabah beni, sevgili unicorn tarafından gönderilen blog ödülünden daha fazla mutlu edecek bir şey olamazdı.. Çok teşekkür ediyorum..

Bu blog ödülünün kuralları da var:)
1.Ödül 15 kişiye yollanacak
2.Bu 15 kişi ödül yollandığından haberdar edilecek..

Malesef vaktim yok.. Bu kadar blogu seçebildim ben ancak..

http://www.huysuzbalik.com/
http://sibelinkahvesi.blogspot.com/
http://oyuncakev.blogspot.com/
http://kitapkurdu76.blogspot.com/
http://kurtlukitap.blogspot.com/
http://ufukmutfakta.blogspot.com/
http://ozgunbisi.com/

26 Ekim 2010 Salı

Bit Pazarı:)

Geçen postumda söylediğim gibi, harika bir pazar günü bit pazarına gittik.. Ben yerini bile bilmiyordum, ama taa liseden sevgili arkadaşım "S" müdavimlerinden.. Biliyorum, fırsat buldukça gidiyor ve çanta topluyor.. Ben de sürekli dır dır ediyorum.. Beni de götür beni de diye.. O zaten gidiyor da ben erken uyanmayı başarıp ona katılamadım.. Bu defa öyle olmadı.. Saatler kuruldu.. Herkes alarma geçti.. Ve ben başardım:) Sabah 9 da Taksim'deydim:)

Aslında koştura koştura yetiştim ama olsun.. Yine de S benden sonra geldi.. Düşünün arada kahvaltı için simit bile aldım.. Neden bu kadar erken gidilmeli.. Çünkü öğlene kadar iyi parçalar satılıyor.. Özellikle antikacılar, ikinci el kıyafet vs satanlar resmen yağmalıyorlar pazarı.. Onlardan önce davranmalısınız..


Neyse koştura koştura indik Dolapdere'ye.. Bir anda kendimizi kaybettik.. Öyle çok şey var ki.. İlk seferde gözünüzden pek çok şey kaçabilir.. İkinci bir tur atmak lazım vakit varsa..

Malesef o günün fotoğrafları yok.. Bir sonraki sefere:) Ama aldıklarım burdalar.. 




Bu çantayı 2 liraya aldım.. Büyük gözüküyor olsa da içine pek bişi almıyor..


Şu aşağıda gördüğünüz şahane 10 lira.. 15 dendi kendisi için önce ama bit pazarında pazarlık şart.. Giderseniz ilk söyledikleri fiyata mırın kırın etmeniz bir zorunluluk:) Ne zamandır böyle bir sırt çantası istiyordum.. Harika oldu..



Yukardaki kemeri belki birgün kullanırım diye aldım.. 1 lira:)



Ben kutu delisiyim.. Bütün pazarda hep kutulara kaydı gözüm.. İki tane aldım.. Tanesi 2 liradan.. Henüz içlerine ne koyarım bilemiyorum..



Bir de gramofon beğendim.. 150 liraydı.. Onu da alacağım mutlaka.. S'nin aklı da 1946 yapımı bir dikiş makinasında kaldı.. 80 liraydı.. Çok orijinal bir şeydi.. Bunlar da artık bir sonraki gidişimize.. Vaktiniz olursa ve bir pazar sabahı erken kalkmayı göze alabilirseniz gidin gezin derim.. Bir şey almasanız da eğleneceğiniz kesin..

Bir kaç ufak tüyo.. Asla ilk söylenen fiyata aldanmayın.. Mutlaka ama mutlaka pazarlık edin.. Sadece "kaça verirsin?" demeniz bile yeterli.. 5 lira dedilerse 3'e indireceklerinden emin olun:)



İtiş kakışı göze alın.. Pazar geziyorsunuz sonuçta..


Bunlar gözünüzü korkutmasın.. Eğlenmenize bakın:))



23 Ekim 2010 Cumartesi

Bugün yolculuk var:)



Yok öyle uzak bir yere gitmiyorum.. Anneme gidiyorum.. 
Hava da çok güzel.. Kaçırmamak lazım.. Yarın da böyle güzel olursa, belki bit pazarına gidicez:)))) Eski şeyleri seviyorum ben napiim:)))


Şarkı öyle çok eski diil.. Ama beni her daim mutlu eder melodisi:) Bu sabah da böyle mutluyum işte:))


Öpüyorum hepinizi :)

21 Ekim 2010 Perşembe

Faydalı Bitkiler-1

Ben her tür ota bayılan biriyim.. Salata yaparım, çayını yaparım, yemeğini yaparım.. Dün öğle yemeği ağır mı geldi nedir bir mide ağrısı başladı ki sormayın.. Eve geldim.. Alışverişe çıkmadan melisa çayı yaptım kendime.. Melisa çayının sakinleştirici etkisini biliyorum.. Biraz rahatlamak istedim.. Dönüşte bir fincan daha içtim.. Ağrı kesildi.. Bugün öğleden sonra yine ağrı başladı.. Ben yine melisa çayı içtim.. Ağrım yine geçti.. Bu işte bir iş var dedim.. Biraz araştırdım.. Meğer bir çok şeye iyi geliyormuş melisa.. 




Oğulotu / Lemon balm / Melissa isimlerinden bazıları.. Yaprakları incecik ve yumuşak tüyleri var.. Limon kokulu ayrıca..




Aktarlarda kurusunu rahatlıkla bulabileceğiniz bir bitki..



Ben çayını yapıp içiyorum.. Bunun dışında limonataya ya da cin toniğe çok yakışıyormuş.. Denemek gerek.. Çayını yapmak çok kolay.. 2-3 çay tatlı kaşığı kuru melisa yaprağını (Taze bulduysanız ne mutlu size.. O zaman miktarı biraz arttırmalısınız..) bir fincana koyuyorsunuz.. Üzerine kaynar su döküp 5-10 dakika gibi bir süre bekliyorsunuz.. Demlendikten sonra isterseniz balla tatlandırabilirsiniz.. Ben sade seviyorum.. 




Faydaları saymakla bitmiyor..


Yatıştırıcı etkisi var.. Endişe ve depresyonun neden olduğu gerginlikleri gideriyor..
Mide ve barsak ağrılarını kesiyor..


Mide ve barsak gazlarını söküyor..
Hafızayı güçlendiriyor..
Hazımsızlık, başağrısı ve migrene iyi geliyor..
Terlemeyi sağlıyor.. Ateşli soğuk algınlıkları, nezle ve bronşite de iyi geliyor..
Tansiyonu düşürüyor..
Antiseptik..
Baş dönmesi ve kulak çınlamasını da kesiyor... 
Regl ağrılarını da kesiyormuş.. Üstelik düzene sokuyormuş.. 


Ve en önemlisi huzursuzluk ve sıkıntıları gideriyor.. Ben bir bunu bilip içiyordum.. Uyku getiriyor, rahatlatıyor diye.. Bu sakinleştirici etkiyi arttırmak için rezene ile karıştırmak gerekiyormuş.. Denenmeli..

Araştırırken öğrendim ki kırışıklıklara da iyi geliyormuş.. Kaynamış suya ekleyip 10 dakika buhar banyosu yapmak gerekirmiş.. Pek ala.. 


Evde mutlaka bulundurulması gereken bir bitki melisa.. Çok pahalı diil.. 50 gramı 4-5 lira civarında.. Bu miktarda melisa bir büyük kavonozu dolduruyor..


Görüşmek üzere..

Cilt Bakım Sırları

Bugünkü postum biz kızlar için:) Bir süredir yüzüne ne yapıyorsun?, ne kullanıyorsun? sorularına maruz kalıyorum.. Doğrusu çok hoşuma gidiyor bu iltifatlar.. Aslında ben çok özel bir şey yapıyor değilim.. Pahalı-ucuz pek çok markayı denemiş biri olarak nemlendiricilere çok fazla para harcamanın herhangi bir yararı olmadığını da rahatlıkla söyleyebilirim.. Bu nedenle, ben cildim için neler yapıyorum anlatayım dedim..

Öncelikle her akşam makyajım olsa da olmasa da yüzümü mutlaka ama mutlaka temizliyorum.. Makyaj temizlemek için iki seçeneğim var.. Ya Lush'ın "ultrabland" isimli kremsi temizleyicisi ya da acıbadem sütü.. 


Lush benim çok çok beğendiğim bir marka.. Bütün ürünlerini taze, organik meyve ve sebzelerden ürettikleri iddiasındalar.. 



Hayvansal hammaddeleri asla kullanmıyorlar.. Üstelik bütün ürünleri el yapımı.. İçindekileri, kullanım oranlarına göre latince isimleriyle beraber ambalajın üstünde bulabiliyorsunuz.. Taze sebze ve meyvelerden yapıldıkları için buzdolabında saklanması gereken ürünlerin son kullanma tarihlerine de dikkat etmek gerekiyor.. Marka, ürünlerinden hiçbirinin gıda maddesi olmadığı, onları yemememiz gerektiği konusunda müsterilerini haklı olarak uyarıyor.. Annem mağazaya ilk girdiğinde ben bunları yerim demişti.. Gerçekten öyle doğal ve taze kokuları var ki yemek isteyebilirsiniz.. Buzdolabına koyarken bir de küçük uyarı ekleyin ki ürünleriniz ev halkının midesinde ziyan olmasın:)



Üstelik bu mağazalardan alışveriş yapmak ayrı bir zevk.. Son derece güleryüzlü çalışanları var ve her konuda çok yardımcı oluyorlar.. Ürün hakkında kararsızsanız tester vermekten asla çekinmiyorlar:)) Lush Türkiye internet sitesinden tüm ürünler hakkında bilgi alabilir, cildinize uygun ürünleri seçebilir ve hatta alışveriş yapabilirsiniz.. Sabunlar, banyo balistikleri, dudak nemlendiricileri, parfümler vs arasında kendinizi kaybetmemeye dikkat edin:) Bütün bir maaşınızı yiyebilir çünkü..



Evet konumuza dönelim.. Bu "ultrabland"in 45 gr'lık kutusu 24.75 lira şu  anda.. Önce yüzünüzü biraz ıslatıyorsunuz.. Sonra en fazla bir nohut tanesi büyüklüğünde "ultrabland" alıp bunu yüzünüze masaj yaparak yediriyorsunuz.. Ardından bir makyaj pamuğunu suyla ıslatıp yüzünüzü siliyorsunuz.. Cildim yağlı, karma, kuru diye düşünmeyin.. Her tür cilt tipi için ideal bir temizleyici.. 

Ben "ultrabland" yerine acıbadem sütü de kullanıyorum zaman zaman.. "ultrabland"i nasıl kullanıyorsam acıbadem sütünü de aynı şekilde uyguluyorum.. Benim cildim kuru ve aynı zamanda hassas.. Acıbadem sütü bana iyi geliyor ama diğer cilt tiplerinde nasıl sonuçlar veriyordur bilemiyorum.. Yağlı cilt tipine sahip olanlar önce jel ya da uygun sabun ile cildi yıkadıktan sonra acıbadem sütü ile nemlendirebilir diyor forumlarda.. Denemeye değer bence.. Üstelik fiyatı da çok uygun.. Kocaman bir şişe 5-6 lira arasında satılıyor.. Ayrıca hamilelikte çatlaklar için kullanılabileceği gibi tüm vücutta (eller, ayaklar, dirsekler) nemlendirici olarak da kullanılabilirmiş..



Evet, yüzümü temizledikten sonrası için de iki seçeneğim var.. Birincisi cildime uygun bir temizleyici ile yüzümü yıkamak ve ardından toniklemek.. İkinci seçeneğim ise yüzü yıkama kısmını atlayıp doğrudan toniğe geçmek.. Yüzüm zaten temizlendi sadece kalan artıkları sileyim diyenlere uygun bir seçenek..

Ben yüz yıkamayı sevenlerdenim.. Bunun için yine lush'ın "aqua marina" isimli yüz temizleyicisini kullanıyorum.. Bu temizleyici kuru ciltler için ve temelde deniz yosunu, kaolin ve aloe vera içeriyor.. Yüzümü ıslatıyorum, nohut parçası büyüklüğünde "aqua marina" ile masaj yapıyorum ve yıkıyorum.. "Aqua marina"nın 100 gramı 22 lira.. Ama uzun süre kullanıyorsunuz.. 


Benim için alternatif temizleyici markası "Neutrogena".. Bu markanın tüm ürünlerinden memnun kalıyorum ben.. Henüz hiçbir hayal kırıklığı yaşamadım.. Ben cilt tipime uygun olarak "Deep Clean Temizleme Jeli"ni (25 lira) ya da "Yüz Temizleme Sütü"nü (24 lira) kullanıyorum.. 


Bunların ardından ise uygun bir tonikle yüzümü siliyorum.. Tonik olarak Lush'ın katı toniklerini tercih ediyorum.. Bu toniklerin fiyatları çok uygun.. Her biri 3.5 lira.. Cilt tipinize uygun olanı seçiyorsunuz.. T sivilceli ve problemli ciltler için, C'nin canlandırıcı özelliği var, Q10 yatıştırıcı ve E yine canlandırıcı özellikte..








Önce iki bardak kaynamış suya atıp başınızın etrafını da bir havlu ile kapatarak buharıyla cildinizi besliyorsunuz.. Soğuduktan sonra da cam bir şişeye alıp 2 hafta süreyle tonik olarak kullanabiliyorsunuz.. 

Alternatif olarak da yine "Neutrogena"nın Alcohol-free Toniğini (25 lira) öneriyorum..







Bütün bu işlemlerde sonra geriye yüzü nazikçe kurulayıp nemlendirmek kalıyor.. Nemlendirici olarak "Neutrogena"nın cilt tipinize uygun nemlendiricisini (30 lira) (SPF 15 koruma faktörü tercih nedenidir) ve göz altları için de "Neutrogena Radiance Boost"u (30 lira) öneriyorum ben.. 


Ve tabi en önemlisi iyi bir uyku.. Gerçekten derin bir uyku kadar cildi güzelleştiren başka bir şey yok.. 

Gece bunca temizliği yaptığınız için sabahları yüzünüzle uğraşmanıza gerek kalmadığını düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz.. Gece boyu attığınız toksinlerden sabah kurtulmalısınız.. Ben sadece uygun temizleyici ürünle (aqua marina ya da neutrogena temizleme jeli) yüzümü yıkayıp, tonikliyorum.. Ardından yine yüz ve göz altı için nemlendiricilerimi kullanıyorum..  

Ayrıca haftada iki kere yüzüme peeling yapıyorum.. Bunun için Lush'dan "Angels on Bare Skin" kullanıyorum.. 


Bu ürünü günlük temizleyici olarak kullananlar da var.. Alternatifi ise yine "Neutrogena" tabii.. "Deep Clean Peeling Etkili Jel" ya da "Deep Clean Peeling Etkili Ferahlatıcı Jel" kullanılabilir..




Aslında önemli olan tek şey bunları her sabah ve her akşam sabırla, yılmadan uygulamak.. 


İşte hepsi bu kadar..






19 Ekim 2010 Salı

Hard Day's Night..

Bugün yataktan öyle zor çıktım ki.. Düşünmeyi tatil sonrasına ertelediğim herşeyin zamanı geldi:( Biliyorsunuz ben doktora yapıyorum.. Çok da iyi gitmiyor şu ara.. Bir çıkmaza girdim sanırım.. Bu da canımı sıkıyor haliyle.. Okumam gereken makaleler var.. Ya da yok artık bilemiyorum.. Canım okumayı da istemiyor.. Deney yapmak istiyorum artık.. Ooof of!!





Aslında sabah bunlara rağmen güzel başladı.. Okulda yeni doğmuş yedi yavru var.. Sabah nerdeyse yarım saat onlarla oyalandık:) 




Güzel bir kahvaltı yaptık.. Sonra ben Serda'nın fimo hamurlarına takıldım.. Yetenekli diilim ben, ama stres atmak için çok iyi bir yöntem.. Serda bu konuda çok çok iyi.. Şu aşağıda ki harikayı o yaptı.. Ben de bugün ona hamur yoğurdum.. Benden istediği yuvarlamaları falan yaptım:) 
 



Bu gerçekten insanı rahatlatan bi iş.. Bir fincan kahve, güzel bir müzik:) (dinleyin mutlaka bayılacaksınız), ellerim sarı yeşil renklerde:))

Ama sonunda gerçekle yüzleştim tabi.. Benim bu sorunumu biraz tartıştık aramızda (kalabalık bir grubuz biz).. Denenecek şeyler var elbet biliyorum.. Ama şu anda deney yapamamak, belirsizlik canımı çok sıkıyor.. İstiyorum ki bir an önce deneyeyim, nolacak göreyim.. 

Öyle sıkkın eve geldim.. Evde hiçbir şey yok.. Canım alışverişe de gitmek istemiyor.. Dün yaptığım patatesli yumurtayı oturdum çatlayana kadar yedim.. Yeni çay bile demlemedim, dünkünü içtim.. Ütü yapmam gerekiyordu, zorla yaptım.. Üstelik en sevdiğim şallarımdan birinin mahvolduğunu gördüm.. İyice sıkıldım..


Sonra dedim böyle olmayacak.. Adaçayı yaptım kendime.. Çikolata da açtım.. Elbet çözülecek herşey dedim.. Baktım şalım da o kadar kötü durumda diil aslında.. Hem yarın en favori marketime gider evi otla doldururum:) Üstelik House'un yeni bölümü de akşama kadar internete düşmüş olur:) Yarın da biraz bakarım başka napabilirim diye.. Olmadı çeviri yaparım yanıma kar kalır.. Di mi yaa:)))


Bugün ofis arkadaşım şiir istemişti.. Edip Cansever'e bayılırmış.. Benim de çok sevdiğim bir şiirini onun için buraya koyuyorum.. Nedensiz bir çocuk ağlaması bile çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.. Özlem sana diyorum:))))

Başlangıç

Bütün iyi kitaplarin sonunda
Bütün gündüzlerin,
Bütün gecelerin sonunda
Meltemi senden esen soluğu sende olan
Yeni bir baslangıç vardır
Parmağını sürsen dünyaya,
Rengini anlarsın gözünle görsen elmayı,
Sesini duyarsın onu işitsen,
Yuvarlağı sende kalır
Her başlangıçta yeni bir anlam vardır.

Nedensiz bir çocuk ağlaması bile
Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.

edip cansever


ps. Fotoğraflar deviantart.com'dan..